- Katılım
- 7 Nis 2024
- Mesajlar
- 2,684
- Tepki puanı
- 257
- Puanları
- 83
- Yaş
- 31
- Konum
- Lüksemburg
- Cinsiyet
- Kadın
Akdeniz’in güneyinde, Cebelitarık Boğazı’na doğru uzanan Cezayir’in İspanya’ya en yakın olduğu noktada bulunan kent, Osmanlı Devleti’ne bağlı Cezayir Beylerbeyliğinin batısındaki en önemli kent olarak İspanyollarla yapılan savaşla tekrar Müslümanların egemenliğine geçmiş.
Kaptan-ı Derya Piyale Paşa tarafından 1556 ile 1563 yıllarında kuşatılan, İspanyol işgali altındaki Oran kenti, 1708’de Yusufoğlu Mustafa Bey komutasındaki Osmanlı ordusu tarafından fethedilerek Cezayir Beylerbeyliğine katıldı.
İspanyollar tarafından 1732’de geri alınsa da 12 Eylül 1792'de tekrar Osmanlı topraklarına katılmış olan Oran kenti, Fransızların Cezayir sömürgeciliğinin başladığı 1830’lu yıllarda Osmanlı Devleti’nin egemenliğinden çıkmış.
Osmanlı Devleti’nin Oran’daki beylerinden Muhammed Bin Osman el-Kebir, 1792’de bir kısmı Merini Sultanlığından, bir kısmı da İspanyollardan kalma eserlerin yer aldığı 5,5 hektarlık alanda Bey Sarayı'nı inşa ettirdi.
Oran’ın kadim mahallelerinden Seyyidi Huvvari Mahallesi'nde bulunan Bey Sarayı kompleksinde Meriniler döneminde inşa edilen Kızıl Burç Kalesi (Burc el-Ahmer, Rosalcazar) ile İspanyollardan kalma bir de ahır bulunuyor.
Bey Sarayı’nın Özellikleri
Bey Sarayı, Marsa el-Kebir Limanı'na demirlemiş gemileri bu sakin kasaba için can atan Frenk ve İspanyol işgalcilerden koruyan bir gemi şeklinde inşa edilmiş.
Muhammed Bin Osman el-Kebir, askeri heyetleri kabul ettiği ve tüm batı vilayetlerine emirler verdiği yönetim merkezi olarak inşa ettirdiği sarayda, özellikle kırmızı tuğla ve çok sert kayaların kullanılmasına özen gösterdi.
Geniş bir bahçeye açılan divan, harem ve bir de halvet (çilehane) olmak üzere 3 ana bölümden oluşan Bey Sarayı’nın divan kısmının tavanında yer alan Kur’an-ı Kerim’den ayetler ile Osmanlı arması, Fransız sömürgeciliği döneminde Oran’ı ziyaret eden 3. Napolyon’a bağlılığı ifade eden söz ve armalarla değiştirildi.
Sarayın zemini, Türk-İslam mimarisinin özelliklerini taşıyan çinilerle süslenmiş olsa da sömürge döneminde bu bölüm değiştirilerek ahşap bir terasa dönüştürüldü.
Divanın dışı da Bey’in haremi olarak adlandırılan gözde salonuna açılan bahçeye karşı yeşil ve beyaz mozaikler ile kırmızı güllerle süslenmiş geniş bir oturma bankı ile süslenmiş.
Sarayın harem kısmı ise büyük bir kapı ile küçük pencerelerden bahçeye açılıyor. Endülüs’teki El-Hamra Sarayı'nın detaylarından ilham alan mimarlar, haremin salonunu 16 kemer ve 17 sütun ile süslemeler ve renklerle bezenmiş mozaiklerle şekillendirmiş.Halvet ya da gözde oda olarak isimlendirilen kısım ise sarayın dikkati çeken bir diğer bölümü. Manevi bir atmosfer ile şanlı bir hatırayı hissettiren bu oda ise irfan ehli olan Bey Muhammed Bin Osman el-Kebir’in kendisini tefekküre ve ibadete verdiği yer olarak biliniyor.
Sarayda Bey’in, yine Osmanlı Devleti tarafından İspanyolların yenilgiye uğratılması anısına 1796’da yaptırılan Paşa Camisi'ne erişmesini sağlayan bir de tünel bulunuyor.
Kaptan-ı Derya Piyale Paşa tarafından 1556 ile 1563 yıllarında kuşatılan, İspanyol işgali altındaki Oran kenti, 1708’de Yusufoğlu Mustafa Bey komutasındaki Osmanlı ordusu tarafından fethedilerek Cezayir Beylerbeyliğine katıldı.
İspanyollar tarafından 1732’de geri alınsa da 12 Eylül 1792'de tekrar Osmanlı topraklarına katılmış olan Oran kenti, Fransızların Cezayir sömürgeciliğinin başladığı 1830’lu yıllarda Osmanlı Devleti’nin egemenliğinden çıkmış.
Osmanlı Devleti’nin Oran’daki beylerinden Muhammed Bin Osman el-Kebir, 1792’de bir kısmı Merini Sultanlığından, bir kısmı da İspanyollardan kalma eserlerin yer aldığı 5,5 hektarlık alanda Bey Sarayı'nı inşa ettirdi.
Oran’ın kadim mahallelerinden Seyyidi Huvvari Mahallesi'nde bulunan Bey Sarayı kompleksinde Meriniler döneminde inşa edilen Kızıl Burç Kalesi (Burc el-Ahmer, Rosalcazar) ile İspanyollardan kalma bir de ahır bulunuyor.
Bey Sarayı’nın Özellikleri
Bey Sarayı, Marsa el-Kebir Limanı'na demirlemiş gemileri bu sakin kasaba için can atan Frenk ve İspanyol işgalcilerden koruyan bir gemi şeklinde inşa edilmiş.
Muhammed Bin Osman el-Kebir, askeri heyetleri kabul ettiği ve tüm batı vilayetlerine emirler verdiği yönetim merkezi olarak inşa ettirdiği sarayda, özellikle kırmızı tuğla ve çok sert kayaların kullanılmasına özen gösterdi.
Geniş bir bahçeye açılan divan, harem ve bir de halvet (çilehane) olmak üzere 3 ana bölümden oluşan Bey Sarayı’nın divan kısmının tavanında yer alan Kur’an-ı Kerim’den ayetler ile Osmanlı arması, Fransız sömürgeciliği döneminde Oran’ı ziyaret eden 3. Napolyon’a bağlılığı ifade eden söz ve armalarla değiştirildi.
Sarayın zemini, Türk-İslam mimarisinin özelliklerini taşıyan çinilerle süslenmiş olsa da sömürge döneminde bu bölüm değiştirilerek ahşap bir terasa dönüştürüldü.
Divanın dışı da Bey’in haremi olarak adlandırılan gözde salonuna açılan bahçeye karşı yeşil ve beyaz mozaikler ile kırmızı güllerle süslenmiş geniş bir oturma bankı ile süslenmiş.
Sarayın harem kısmı ise büyük bir kapı ile küçük pencerelerden bahçeye açılıyor. Endülüs’teki El-Hamra Sarayı'nın detaylarından ilham alan mimarlar, haremin salonunu 16 kemer ve 17 sütun ile süslemeler ve renklerle bezenmiş mozaiklerle şekillendirmiş.Halvet ya da gözde oda olarak isimlendirilen kısım ise sarayın dikkati çeken bir diğer bölümü. Manevi bir atmosfer ile şanlı bir hatırayı hissettiren bu oda ise irfan ehli olan Bey Muhammed Bin Osman el-Kebir’in kendisini tefekküre ve ibadete verdiği yer olarak biliniyor.
Sarayda Bey’in, yine Osmanlı Devleti tarafından İspanyolların yenilgiye uğratılması anısına 1796’da yaptırılan Paşa Camisi'ne erişmesini sağlayan bir de tünel bulunuyor.