Bir kaç gün önce Chen hanım'ın bu film üzre bir konusunu görmüştüm.Sanırım bir sorun oldu ve sinema bölümündeki konular,yani yakın zamanda açılmış konular silindi veya veri kaybı yaşandı.Her neyse diyerek filmle ilgili konuşmaya geçelim.
Film'in dilimizdeki tam karşılığı "Süreyya'yı Taşlamak" olarak karşımızda duruyor.Film İran asıllı Fransız Freidoune Sahebjam'ın 1994 yılında yayımladığı aynı isimli romandan sinemaya uyarlanmış.Bu konuya göz atanların filmi izlediğini farz edip,hem olumlu hem de olumsuz eleştirilere geçelim.
Film kadına şiddeti gündeme getirdiği için,bu raddede teşekkürü hak ettiğini düşünüyorum.Lakin müteşekkir olan bireyin daha sonra bu eylem üstüne epey düşünmesi gerekiyor.Öyle ki filmde self oryantalizmin dibine vurulmuş.Yani batılılar İslam ve İslam Coğrafyasına kendi gözlerinden bakmamızı,kendi düşünceleri ile kanıksamızı ve dolayısıyla yorumsamalamızı da bu minvalden yapmamızı istiyor.Filmin dücar olunmasını istenilen algı şu: "İslamiyet ve hüküm sürdüğü ülkelerde,cahiliye devrinden kalma gelenekler hala devam ediyor.Bunu Batılıların gönderdiği bir kahraman ayuka çıkarıyor ve kadınların kurtarılması için bir meşale yakıyor" ben eminim çoğumuz,hem İran'a hem de benzeri orta doğu ülkelerine,bu benzeri filmleri izledikten sonra,nefret büyütmüştür gönlünün halelerinde.Ve batı hayranlığımız giderek artmıştır.Ne de olsa Süreyya'nın dramı ancak bu Fransız abimiz tarafından evrensele taşındı.
Film de en dikkat çeken detay şüphesiz Recm uygulamasıydı.Süreyya recm edilirken izleyenin yüreği dağlanıyor adeta.Zira bu sahne de insanın yüreği acımıyorsa insanlık adına,vicdani melekelerinin sorgulanması gerekiyor.Fakat bu sekans yani filmin ana temasının üzerine kurulduğu iskele sağlam değil.Şöyle ki,Kuran'da recm cezasıyla ilgili bir sure/ayet yoktur.Recm en bahir haliyle Tevrat'da yer almaktadır.Esasen İslam'dan daha fazla Yahudilikte uygulanmış bir cezalandırma yöntemidir.Hz.Muhammed zamanın da iki veya üç defa uygulandığı yönün de hadisler vardır.Lakin bu konu da tam ittifak sağlanmamıştır.O uygulanmış olmasından dolayı,sünnet kabul edilmiş ve günümüze kadar gelmiştir.
Bu kısa bilgileri verdikten sonra recm'in yargısına varılmadan önceki sürece değineyim.Zina-evli bir kadının kocasını aldatma- hadisesinin vukuu bulduğu lahzada,en az 4 erkeğin bu olayı görmüş ve doğruluğunu onaylamış olması gerekiyor.Şahitlerden bir tanesi aksi yönde ifade verirse dava düşer.Fıkıh'da zina eden kadının kocasının şahitliği kabul edilmediği sabit ve katidir.Ayrıca Siyer'de zina ile suçlanan kadınların,bu suçlamayı kabul etmeyerek davanın düşmesine neden olduğu da görülmüştür.Recm'i savunmuyorum ancak madem bu konu üzerine bir film çekiliyor,uygulanışı film ile ne derece birbirine uyuşuyor sizce?Bura da amaç kadına ve kadınlığa yapılan haksızlığa isyan olabilmek mi,yoksa bunu yaparkan cümle islam coğrafyasını da,kadın katili olarak dünyaya servis etmek mi?
Süreyya'yı Taşlamak'ın kitabı da filmi de güzellik içerir,amenna.Lakin benim için niyet ve gaye herşeyden yücedir.Freidoune Sahebjam'ın bir piyon olarak kullanıldığından zerre şüphem yok.Kadınları,sürgünleri,öteki hayatları gündeme getiriyor.Lakin inanın bunu onlar için yaptığına kesinlikle inanmıyorum.Buradan bir siyasal çıkarımda bulunmak için kendisine hikayeler servis ediliyor.Tıpkı Dan Brown gibi.Sadık Hüseyin,Necip Mahfuz,Edward Said,Muhyiddin Şekûr,Ahmed Hilmi gibi adamlardan okumak lazım oraları,o hayatları.Artniyetsiz, samimice,dürüstçe,hiçbir siyasi gaye barındırmayacak şekilde.
Açıkcası bu konuda film tavsiyesi isteyen arkadaşlara The Day I Became A Woman izlemeyi tavsiye ederim.Ne pragmatist emel,ne siyasi malzeme,ne nemalanma,ne de amaç uğruna araç kılma.
Film'in dilimizdeki tam karşılığı "Süreyya'yı Taşlamak" olarak karşımızda duruyor.Film İran asıllı Fransız Freidoune Sahebjam'ın 1994 yılında yayımladığı aynı isimli romandan sinemaya uyarlanmış.Bu konuya göz atanların filmi izlediğini farz edip,hem olumlu hem de olumsuz eleştirilere geçelim.
Film kadına şiddeti gündeme getirdiği için,bu raddede teşekkürü hak ettiğini düşünüyorum.Lakin müteşekkir olan bireyin daha sonra bu eylem üstüne epey düşünmesi gerekiyor.Öyle ki filmde self oryantalizmin dibine vurulmuş.Yani batılılar İslam ve İslam Coğrafyasına kendi gözlerinden bakmamızı,kendi düşünceleri ile kanıksamızı ve dolayısıyla yorumsamalamızı da bu minvalden yapmamızı istiyor.Filmin dücar olunmasını istenilen algı şu: "İslamiyet ve hüküm sürdüğü ülkelerde,cahiliye devrinden kalma gelenekler hala devam ediyor.Bunu Batılıların gönderdiği bir kahraman ayuka çıkarıyor ve kadınların kurtarılması için bir meşale yakıyor" ben eminim çoğumuz,hem İran'a hem de benzeri orta doğu ülkelerine,bu benzeri filmleri izledikten sonra,nefret büyütmüştür gönlünün halelerinde.Ve batı hayranlığımız giderek artmıştır.Ne de olsa Süreyya'nın dramı ancak bu Fransız abimiz tarafından evrensele taşındı.
Film de en dikkat çeken detay şüphesiz Recm uygulamasıydı.Süreyya recm edilirken izleyenin yüreği dağlanıyor adeta.Zira bu sahne de insanın yüreği acımıyorsa insanlık adına,vicdani melekelerinin sorgulanması gerekiyor.Fakat bu sekans yani filmin ana temasının üzerine kurulduğu iskele sağlam değil.Şöyle ki,Kuran'da recm cezasıyla ilgili bir sure/ayet yoktur.Recm en bahir haliyle Tevrat'da yer almaktadır.Esasen İslam'dan daha fazla Yahudilikte uygulanmış bir cezalandırma yöntemidir.Hz.Muhammed zamanın da iki veya üç defa uygulandığı yönün de hadisler vardır.Lakin bu konu da tam ittifak sağlanmamıştır.O uygulanmış olmasından dolayı,sünnet kabul edilmiş ve günümüze kadar gelmiştir.
Bu kısa bilgileri verdikten sonra recm'in yargısına varılmadan önceki sürece değineyim.Zina-evli bir kadının kocasını aldatma- hadisesinin vukuu bulduğu lahzada,en az 4 erkeğin bu olayı görmüş ve doğruluğunu onaylamış olması gerekiyor.Şahitlerden bir tanesi aksi yönde ifade verirse dava düşer.Fıkıh'da zina eden kadının kocasının şahitliği kabul edilmediği sabit ve katidir.Ayrıca Siyer'de zina ile suçlanan kadınların,bu suçlamayı kabul etmeyerek davanın düşmesine neden olduğu da görülmüştür.Recm'i savunmuyorum ancak madem bu konu üzerine bir film çekiliyor,uygulanışı film ile ne derece birbirine uyuşuyor sizce?Bura da amaç kadına ve kadınlığa yapılan haksızlığa isyan olabilmek mi,yoksa bunu yaparkan cümle islam coğrafyasını da,kadın katili olarak dünyaya servis etmek mi?
Süreyya'yı Taşlamak'ın kitabı da filmi de güzellik içerir,amenna.Lakin benim için niyet ve gaye herşeyden yücedir.Freidoune Sahebjam'ın bir piyon olarak kullanıldığından zerre şüphem yok.Kadınları,sürgünleri,öteki hayatları gündeme getiriyor.Lakin inanın bunu onlar için yaptığına kesinlikle inanmıyorum.Buradan bir siyasal çıkarımda bulunmak için kendisine hikayeler servis ediliyor.Tıpkı Dan Brown gibi.Sadık Hüseyin,Necip Mahfuz,Edward Said,Muhyiddin Şekûr,Ahmed Hilmi gibi adamlardan okumak lazım oraları,o hayatları.Artniyetsiz, samimice,dürüstçe,hiçbir siyasi gaye barındırmayacak şekilde.
Açıkcası bu konuda film tavsiyesi isteyen arkadaşlara The Day I Became A Woman izlemeyi tavsiye ederim.Ne pragmatist emel,ne siyasi malzeme,ne nemalanma,ne de amaç uğruna araç kılma.
Son düzenleme: