Bilim anlatıcılarıyla din anlatıcıları karşılaştırıldığında bilim anlatıcıları daha anlaşılır geliyor bana. Bilmiyorum belki de bilime daha fazla ilgi duyduğum için olabilir ama elime rastgele bir bilim kitabı alsam anlayabiliyorum ama din kitabı için aynı şeyleri söylemek zor. Örneğin geçen günlerde elime Diyanet'in bir dergisi geçti ama onu bile anlamakta zorlandım.
Bilim anlatıcıları anlaşılmaz bir terim kullandıklarında bunu daha basit ifadelerle açıklamaya çalışıyorlar ama din anlatıcıları basit fiillerin yerine bile Farsça, Arapça fiiller kullanıp -Türkiye'den bahsediyorum burada- anlatının anlaşılmasını zorlaştırıyorlar. Oysa din bilime göre daha fazla halka inmeli ama din anlatıcıları sanki insanlara "Siz sadece dediklerimize inanın biz size anlatsak bile anlamazsınız." diyorlar. Ortaçağ kilisesini anımsatıyor bu bana (günümüz Türkiyesi ile Ortaçağ ile bir benzerlik daha...).
Tabii ki bu din anlatıcılarının istisnaları vardır onları ayrı tutuyorum ama maalesef ülkemizde genel durum bu.
Zaman ayırıp yazmışsınız.Lakin pek fazla kaydadeğer bulmuyorum bu yazıdaki ana fikri.Dilin dezenformasyona uğraması farklı bir şeydir,farklı kültürlerle kaynaşıp sentezlenen kültürel armoni farklı bir şeydir.Kültürümüzdeki mozaikleşmenin ürünüdür bu.Bana yakın kültürlerle tarihler boyu alışverişte bulunmuşum ben.Sanatımı,müziğimi bu temelle oturtmuşum.Fakat beni yoketmek için bana sırnaşan kültürleri kapı dışarı etmişimdir.Ki elimden geldiğince de Türkçe'yi doğru kullanma ve kullandırtma yanlısıyımdır.Fakat tasavvuf,dinler tarihi,felsefe okuyan biri olarak farsça/arapça kökenli kelimeleri kullanmakta bir beis görmüyorum.Zira Farsça ve Arapça zaten bizim ortak kültüre sahip olduğumuz toprakların malıdır.Biz onlardan alırız,onlar bizden.Osmanlıca ve Arapça'nın az bilinip İngilizce'nin çokça bilinmesindeki pragmatist yapıyı da eleştirecek değilim.Fakat gerçekten gereksiz bir yerden yaklaştınız.Din biliminde olan çoğu kelime/mefhumun,türkçemiz de karşılığı olmadığına değinmiyorum bile.