Türk Mitolojisi Tanrı Tanrıça ve Yaratıklar
3 Büyük Tanrı
- Kayra Han
Kayra Han Türk ve Altay mitolojisinde Yaratıcı Tanrı. Kayır Han da denir. Baş Tanrı. Tanrıların en büyüğü ve en önde gelenidir. Her şeyin yaratıcısıdır. Mutlak üstünlüğü vardır. Göğün 17. katında oturur. Diğer Tanrıları da o yaratmıştır. Bu anlamda diğer Tanrıların kendisiyle kıyaslandığında, emirlerini yerine getiren veya verdiği görevleri yineleyen birer melek konumunda olduğu yaklaşımı yanlış olmayacaktır. Ancak İslam öncesi Türk kültüründe melek veya benzeri bir kavram yer almaz. Bu sonuca yalnızca kıyaslama yapılarak ulaşılabilir. Evrenin yazgısını belirler. İyilik yönü ağır basar. Yeryüzünü yarattıktan sonra dokuz dallı bir ağaç (çam veya kayın) dikmiştir. Bu ağaç yerle göğü birbirine bağlayan yaşam ağacı Uluğ Kayındır. İnsanların atası olan dokuz kişi bu ağacın dallarından türemiş ve dokuz boy (dokuz ırk) bu kişilerin soyundan ortaya çıkmıştır.
Tengere Kayra Han, Altaylılar'ın yanısıra Ostyaklar ve Yakutlar gibi bazı Sibiryalı toplumların mitolojilerinde yüksek derecede bir tanrı olarak saygı duyulur. Altayların yaratılış efsânesinde dünyanın yaratıcısı olarak gösterilir. Kayra Han bu efsânede ayrıca tüm Tengricilikte yeraltı âleminin tanrısı olarak tanılan Erlik Han'a ceza olarak yeraltı âleminin tanrısı olma görevini verir. Bazen Göktanrı ile eşdeğer tutulur. Ülgen, Mergen ve Kızagan adlı üç oğlu vardır. Ülgen, İyilik ve merhametini yâni cemalini; Kızagan, öfke ve intikâmını yâni celalini; Mergen ise bilgelik ve hikmetini yâni egemenliğini temsil ederler. Görkemli bir varlığa sahiptir. Somut nitelemeler pek fazla yapılmamış ancak soyut yönü üzerinde daha çok durulmuştur. Ana ve Ata olarak (hem eril hem dişil, yâni nötür olarak) tanımlandığı kaynaklar mevcuttur. İnsan biçimli olarak pek fazla tasvir edilmez. Kışı yeryüzünde yazı gökyüzünde geçirir.1 Değişik renklerde yıldırım çaktırır. Onun yıldırımına çarpılan kişi şaman olur.
Bazı batılı kaynaklarda Kuara (Kuğara) olarak geçer. Bu takdirde Urartulardaki Kuera ile bağlantılı görünmektedir. Bulgarlarda da bu isimle rastlanır. Kuğara (Koğara)nın Kayra Han ile farklı Tanrılar olduğunu öne süren görüşlerde vardır. Ayrıca Kayra Han ile Kara Han aynı kişi olarak nitelense de bu durum sesbilimsel ama yaygın bir yanlışlıktır. Çünkü Kara sözcüğü içerisinde daha çok olumsuz anlamlar barındırır. Kara Han farklı bir mitolojik kişiliktir (Oğuz Hanın babasıdır). Kara Han ile karıştırılmamalıdır.
Açıklama: Kayra Han ile Kara Han aynı kişi olarak nitelense de bu durum sesbilimsel ama yaygın bir yanlışlıktır. Çünkü Kara sözcüğü içerisinde daha çok olumsuz anlamlar barındırır. Kara Han farklı bir mitolojik kişiliktir (Oğuz Hanın babasıdır).
Ülgen Han
Ülgen Türk ve Altay mitolojisinde İyilik Tanrısıdır. Ülken (Ülgön) Han ve Moğolcada Ulgan Han. Göğün 16. katında yaşar. Kayra Hanın oğludur.Türk mitolojisinde (Tengricilik döneminde) Türklerin iyilik tanrısıdır. Tek Tanrı inancında Göktanrı'nin oğlu ve gökyüzünün hükümdarı olarak görülmüştür. Bai Ulgan, Ulgan gibi adlarla Sibirya kavimlerince de yaratıcı tanrı olarak anılır. Altaylar'da Adakutay, Yakutlar'da Ak Toyun sıfatlarıyla da tanınır. Göğün 17. katında oturan Kayra Han'dan 'dönüşüm' yoluyla yaratılan göksel üç tanrı sıralamasında ilk sırada yer alan ve göğün on yedinci (veya onaltıncı) katında oturduğuna inanılan, hava durumunu, verimliliği ve doğurganlığı yönettiği kabul edilen, sonraları işlevlenerek Göktanrı'nın yerini alan tanrıdır.
Kayra Hanın oğludur. Altın Dağda, altın kapısı olan altın bir sarayda yaşar. Altın bir taht üzerinde oturur. Kayra Handan sonra ikinci derecede öneme sahiptir. Gök cisimlerini yönetir. Göksel ve meteorolojik olayların ilk kaynağıdır. Biri ak, diğeri kara iki taşla gelerek (veya Korbolko Kuşu ile bu taşları göndererek) insanlara ateş yakmayı öğretmiştir. İyilik yapmayı sever. Uzun saçları vardır. Yanında büyük bir kalkanı bulunur. Elinde yıldırımlar gönderen bir yayı vardır. Yıldırımlar ve şimşekler onun silahıdır. Yıldırımla vurduğu yer kutsallık kazanır. Yedi oğlu ve yedi kızı vardır. Gökçe (mâvi) renk ile simgelenir. Göğün hâkimidir. Dünyayı taşımaları veya destek olmaları için üç tane balık yaratmıştır. Elindeki topuzu, yaşam ağacının köklerine benzer ve öylesine dallı budaklıdır. Bildiğimiz Güneş, Ay ve yıldızlardan (tüm gök nesnelerinden) çok uzakta yaşar. Biri sağında ve diğeri solunda iki ak Güneş bulunur. Bu gök nesnelerinin her biri kendisine ulaşmak isteyen şaman için bir engeldir. En güçlü şaman bile en fazla Altınkazık (Kutup) Yıldızına kadar ulaşabilir. Daha öteye gidemez. Betimlenirken ak, parlak, gürültücü (künürtçi), yakıcı (küygekçi), şimşekçi (yalgınçı) gibi sıfatlar kullanılır. Ezeli ve ebedi kabul edilir.
Evrenin başlangıcında yalnızca Ülgen ve Erlik vardır. Kaz ve kuğu kılığına girerek sonsuz suyun üzerinde uçarlar. Tanrı Ülgen Erlikden daha güçlüdür. Erlikin yaptığı hileleri anlamakta ve onu cezalandırmaktadır. Kayra Han ise evrenden önce de mevcuttur. Yaşlı ve bilge bir görünüm ile tasvir edilir. Üç, altı, dokuz ya da 12 yılda bir görkemli törenler yapılarak kendisine beyaz kısrak kurban edilir. Üç börkü (başlığı) vardır, uzun sakallıdır. Aslında çoğu zaman bir karısından bahsedilmediği halde birkaç yerde eşinin adı Taz Hanım (Kel Hanım)dır. Bindiği hayvan da Kelke adlı kel bir öküzdür. Moğolcada pek çok Tanrının adının sonunda yer alan Ulağan (Ulagan) sözüyle de bağlantılı görünmektedir. Vogullarda Ulgon olarak yer alır ve ateşin kaynağı olarak görülür. Mani Dini ile birlikte Ahura Mazda (Hürmüz) ile özdeşleşmiştir1. Bu nedenle bir ünvan olarak Moğol mitolojisinde "Hormosta", Türk mitolojisinde "Kurbustan"2 adıyla da yer alır. Moğollara göre 55 Batı Tanrısının başında bulunur3. Türk Mitolojisi'ndeki karşı imgesi Yeraltı Âleminin Hükümdarı ve kötülük Tanrısı Erlik Han'dır.
- Erlik Han
Erlik Han Türk ve Altay mitolojisinde Kötülük Tanrısı. Erlik Han eski Türklerin inancı Tengricilikte yeraltı âleminin efendisidir. (Yerlik/Erlik de denir). Moğollar ise Erleg veya Yerleg derler. Günümüzde iblis olarak kullanılan bir tür cin) olmasına rağmen kötülüğü simgeleyen bir tanrı ruhudur. Altayların bir yaradılış efsânesine göre Erlik Han, dünyanın yaradılışında Tengri'ye karşı fenalık yapmış ve Tengri onu ceza olarak yeraltı âleminin efendisi yapmıştır. Erlik Han, yeraltı Âleminin en alt katında yeşil demirden bir sarayda, gümüşten bir tahtın üzerinde oturur. Orada kendine koyu kırmızı parlıyan ve çok az ışık veren bir güneş yaratmıştır. Emirinde dokuz semerli boğası vardır.
Erlik Han lânetlenmiştir, Tanrı Ülgen "fenalık ettin, senin halkın da hep hileciler, fenalık düşünenler olsun der." ve yarattığı karada dokuz dallı çam ağacının dokuz dalından kendi halkını türetir. Erlik bu halk benim olsun der tanrıya. Tanrı da ona git kendi halkını kendin bul deyip Erlik'i geri çevirir. Tanrının halkının bu agacın yalnız doğuya bakan5dalından istifade etmelerine izin verilmiştir. Kalan dört dal yasaklamıştır. Erlik gidip bu halkı baştan çıkarır. Erkek olan Törüngey ile dişi olan Eje, Erlik'in şu sözüne kanarlar "Bu dört dal aslında size yasak değildir, meyveleri de pek tatlıdır. Dilediğinizce yiyin." Erlik sonra ağaca bekçi bulunan yılan uyurken ağzına girer ve ağaca çıkar, Ece'ye müsaade ettiğini söyler. Bunun üstüne Ece meyveden yer, Törüngey'in de agzına sürer. Tanrı durumu fark eder ve Erlik'i yer altına gönderir. Eje'ye "Sen benim sözümü tutmadın bundan sonra gebe kalasın ve doğum sancıları çekesin" der. Yılana "Sen benim sözümü tutmadın, bundan böyle Şeytan diye bilinesin, herkes seni ezmeye öldürmeye çalışsın" der. Törüngeye "Sen benim sözümü tutmadın, 9 kızın 9 oğlun olacak ve hepsinden sen sorumlu olacaksın, insan neslini sen çoğaltacaksın"der. "Hepinizi hanemden kovuyorum, dünyaya gönderiyorum, burda sizi ben beslerdim, ben korurdum, artık kendinizi besleyip koruyacaksınız, bir dahada sesimi duymayacaksınız" diye ekler. Böylece Erlik insanoğluna ilk kötülüğünü etmiş olur.
Erlik; sağlam gövdeli, atletik yapılı yaşlı bir varlık olarak düşünülür. Gözleri, kaşları kara renklidir. Çatal sakalı dizlerine değin uzanmıştır. Yaban domuzunun azı dişlerine benzeyen bıyığı kulakları üzerine yerleşmiştir. Kara ve kıvırcık saçlıdır. Çenesi tokmağa, boynuzları ağaç köklerine benzer. Kana benzer parlak yüzlü Erlik'in, kara demirden kılıcı ve kalkanı vardır. Bineği kara at ya da kara boğadır (belki de öküz). Erklig Kan, Eski Uygur sanatında boğa ya da öküze binmiş olarak tasvir edilmiştir ki bunu, Osmanlı kozmolojisindeki dünyanın öküz üstünde durduğunu anlatan efsâne ile aynı köke bağlamak mümkündür.
Kötülüklerin kaynağıdır. Yeraltında yaşar. Saçları, gözleri ve kaşları ile atı karadır. Çatal (çiftli) sakalı dizlerine kadar uzamıştır. Boynuzları ağaç köklerine, bıyıkları yaban domuzunun dişlerine benzer. Yatağı kunduz derisindendir. Kadehi insan kafatasındandır. Kamçısı karayılandandır. Körüğü, çekici ve örsü vardır. Dokuz oğlu ile dokuz kızı vardır. Çenesi tokmak gibidir. Eyerlenmiş dokuz boğası vardır. Gümüş bir tahtı vardır. Yeraltında demir sarayında yaşar. Yassı demirden bir kalkanı bulunur. Kılıcı geniş ağızlı bir paladır. İhtiyar ve çirkin bir görüntüye sahiptir. Kara renkle simgelenir. Kendisine kara at kurban edilir. Kayra Han ilk önce bir varlık yaratmış onun aracılığı ile de yeryüzünü, dağları, vadileri meydana getirmiştir. Bu varlığın kendisine baş kaldırması üzerine, ona Erlik adını vererek ışık evreninden yeraltına atmış, ayrıca yerden dokuz dallı bir ağaç büyüterek her dalında değişik bir cins insan yaratmıştır. Sonsuz suların içinden toprak (balçık) çıkarma görevi ona verilmiş fakat Erlik yeryüzü yaratılırken ağzında kendisi için bir parça toprak saklamış fakat bu yaptığı anlaşılınca cezalandırılmıştır. Bilgisiz, yıkıcıdır.
Düzen ve barış istemez. Huzura karşıdır, yeryüzünü karıştırmak ister. Sonsuz karanlıkların içinde yaşar. İradesi yoktur. İradesizliği simgeler. Affedilir fakat hemen ardından kötülüğe dalar. Evrenin başlangıcında yalnızca Ülgen ve Erlik vardır. Kaz ve kuğu kılığına girerek sonsuz suyun üzerinde uçarlar. Kayra Han ise evrenden önce de mevcuttur. İki köpeğinin adı Kazar ve Pazardır. Yeraltındaki ırmağın kenarında, yüksek bir dağın eteğinde kırk köşeli taş evinde yaşar. Çelik mızrak şeklinde bir tılsımı vardır. Bir insanın eline geçtiğinde ölümcül bir silah olur. Tüm düşmanları yok eder. Gözkapakları bir karış, saçları dimdik, yüzü kan gibi kırmızıdır. Bıyığı kıvrılarak kulağına asılmıştır. Vücûdu yılanlarla kaplıdır. Domuz boynuzlu öküzünün sırtında yolculuk yapar. Kızlarının hiçbirinin adı yoktur. Kötü ruhların tamamı onun egemenliği altındadır. Pora Ninci ve Kara Ninci adlı iki yardımcısı vardır. Gökten kovulduğunda yardımcı ve hizmetkârları da onunla birlikte yere dökülmüştür. O hızla toprağın altına saplanmışlardır. Erliğin gelişiyle âleme aniden karanlık çöker, rüzgâr eser, fırtına kopar, yer sarsılır. Yeraltını kara bir güneşle aydınlatır. 1980 yılında Moğolistanda bulunan bir dinozora Erlik ismine istinaden Erlikosaurus adı verilmiştir.
* Kara Oğlanlar (Erlik Han'ın Çocukları)
Karaoğlanlar Türk ve Altay mitolojisinde Kötülük Tanrıları. Kara-Erler de denir. Erlik Hanın oğullarıdırlar. Sayıları dokuzdur. Moğolların Dokuz Kana Susamış Tanrıları ile benzerlik gösterirler. İnsanlara kötülükler getiren kara fırtınalar estirir, kan yağmurları yağdırırlar. Erlikin sarayının veya yeraltının kapılarını bekledikleri için Kapı Bekçileri diye anılırlar.
1. Karaş Han
2. Matır Han
3. Şıngay Han
4. Kümür Han
5. Badış Han
6. Yabaş Han
7. Temir Han
8. Uçar Han
9. Kerey Han
- Karaş Han
Karaş Han Türk ve Altay mitolojisinde Karanlık Tanrısı. Karış Han olarak da bilinir. Altay mitolojisinde, Erlik'in dokuz oğlundan biri olduğuna inanılan ve Yeryüzü'ndeki kötülükleri yönetenler arasında yer aldığı kabul edilen tanrıdır. Karanlığı oluşturur. Geceleri hüküm sürer. Erlik Hanın oğludur. Sert yapılı, iri vücutlu olarak anlatılır. Kara Yılanları vardır.
- Matır Han
Matır Han Türk ve Altay mitolojisinde Cesâret Tanrısı. Matur (Patur, Patır, Batur) Han olarak da söylenir. Korkusuz bir savaş tanrısıdır. Erlik Hanın oğludur. Taş bilekli olarak betimlenir.
- Şıngay Han
Şıngay Han Türk ve Altay mitolojisinde Kargaşa Tanrısı. Çıngay Han olarak da bilinir. Yeryüzünde kargaşa çıkarır. Karışıklığa sebebiyet verir. Erlik Hanın oğludur. Her yeri alt üst eden olarak tanımlanır.
- Kümür Han
Kömür Han - Türk ve Altay mitolojisinde bir kötülük tanrısı. İsmi nedeniyle Kömür Tanrısı olarak da bilinir. Kömir (Kümür Kümir) Han olarak da söylenir. Erlik'in dokuz oğlundan biri olduğuna inanılan ve Yeryüzü'ndeki kötülükleri yönetenler arasında yer aldığına inanılan ve kamla Erlik arasında arabuluculuk yaptığı kabul edilen tanrıdır. Kapkara bir görünümü vardır. Gömleği kara dumandandır. Yeraltında yaşar. Kötü ruhların ve şeytanların başı ve yöneticisi olarak görülür.
- Badış Han
Badış Türk ve Altay mitolojilerinde Felaket Tanrısı. Yeryüzünde felaketlere neden olur. Kıranlar ve afetler, salgınlar onun elinden gelir. İnsanların başına zorluklar getirir. Erlik Hanın oğludur. Bastığında toprak yerinden oynar, değirmen taşlarını yutar. Demir kaşağılı olarak söylenir. Çolak (tek kollu) olarak anılır. Ancak bu tek kolunda dokuz insanın kollarının gücü vardır. Çolak sözcüğü günümüzde de Anadoluda tek kollu kimseler için kullanılan bir tanımlamadır.
- Yabaş Han
Yabaş Han Türk ve Altay mitolojisinde Bozgun Tanrısı. Cabaş Han olarak da anılır. Yeryüzünde kötülüklere ve bozgunculuğa sebebiyet verir. Karakam (kötücül şaman) ile Erlik arasında arabulucuk yapar. Erlik Hanın oğludur. Aygır yeleli olarak betimlenir.
- Temir Han
Temir Han Türk ve Altay mitolojisinde Demir Tanrısı. Temür (Timür) Han olarak da bilinir. Moğollar Tömür Han derler. Demir madenlerini, demirci ocaklarını ve demircileri korur. "Akacak kanı yok, çıkacak canı yok" diye anlatılır. Pek çok boyların halkı and içtiklerinde, demiri ululamak için kılıcı çıkararak yanlamasına öne korlar. "Bu demir, gök renkli girsin kızıl renkli çıksın" derler ki "sözünde durmasan kılı kanına bulansın, demir senden öcünü alsın" demektir.
- Uçar Han
Uçar Han Türk ve Altay mitolojisinde Haber Tanrısı. Kötü haberleri getiren tanrıdır. Erlik Hanın oğludur. Bazen casusların tanrısı olarak görülür. Türklerde "Çaşıt", casus demektir. Çaşmak/Çaşıtlamak ise casusluk yapmak anlamına gelir. Uçar Han da çaşıtları (casusları) korur.
- Kerey Han
Kerey Han Türk ve Altay mitolojisinde Arabozuculuk Tanrısı. Kirey Han olarak da söylenir. Yeryüzündeki kötülükleri yönetir. İnsanlar arasına nifak sokar. Erlik Hanın oğludur. "Yes"/"Ças" (demir) bilekli olarak betimlenir. Yedi otağı bulunur. Ayrıca Moğol efsânelerinde adı geçen Kirey Han ile de isimsel benzerliği bulunmaktadır.
* Ak Oğlanlar (Ülgen Han'ın Çocukları)
Ak Oğlanlar Türk ve Altay mitolojisinde İyilik Tanrıları. Ağ Oğlanlar veya Ak-Erler de denir. Ülgen Hanın oğullarıdırlar. Kıyatlar adı da verilir. Yedi kardeştirler. Yedi Altay boyunun koruyucusudurlar. Yedi Kat yeraltını sembolize ederler. Kıyat sözcüğü aynı adlı bir Moğol boyunu çağrıştırmaktadır. Moğollarda Kıyat ve Kıyan adlı iki akraba boy vardır. Ak Oğlanların adları şu şekildedir:
1. Karşıt Han
2. Pura Han
3. Burça Han
4. Yaşıl Han
5. Karakuş Han
6. Kanım Han
7. Baktı Han
- Karşıt Han
Karşıt Han Türk ve Altay mitolojisinde Temizlik Tanrısı. Karzıt olarak da tanınır. İnsanlara temizliği öğretmiştir. Ülgen Hanın oğludur. Ülgenin oğulları içinde en duygulu olanıdır. Temizlik Türk kültüründe çok önemli bir yere sahiptir. Su, ateş, toprak temizleyici unsurlar olarak görülmüştür. Su zaten en önemli temizleyicidir. Ateşin de gözle görülmeyen mikroskobik canlıları öldürdüğü günümüzde bilimsel bir gerçektir. Toprak ise ölen canlıların gömülerek hastalıklara neden olmalarını engeller. Köylerde kadınlar, kimyasal temizleyicilerin bulunmadığı dönemlerde tabak, çanak gibi mutfak gereçlerini ırmak ve dere kıyılarında mil ile (balçıklı kum) veya külle ovalayarak temizlemekteydiler. Karşıt Han, temiz insanlara yardımcı olur.
- Pura Han
Pura Han Türk ve Altay mitolojisinde At Tanrısı. Bura Han olarak da bilinir. Şamanların göğe çıkmak için kullandıkları atlara Pura (Bura) adı verilir. Sonraları İslamdaki Burak adlı binek ile özdeşleşmiştir. Bu hayvanlar kurt başlı olarak betimlenirler. Bu atları kendilerine Pura Han getirir. Pura Han ve Puralar şamanı kötü ruhlardan korurlar. Ülgen Hanın oğludur. Şamanların gökyüzüne çıkmak için kullandıkları, kurt başlı atların adı. Bu atlar şamanları kötü ruhlardan korurdu.
- Burça Han
Burça Han Türk ve Altay mitolojisinde gönenç tanrısı. Yeryüzündeki huzur ve refah meydana getirir. Tanrı Ülgenin oğludur.
- Yaşıl Han
Yaşıl Han Türk ve Altay mitolojisinde Doğa Tanrısı. Yeşil Han veya Çeçil (Çecil, Cecil) Han olarak da söylenir. Doğayı korur, bitkilere can verir. Yedi Altay boyundan birisinin koruyucusudur. Doğanın yeşillenmesini ve doğumunu (baharı) yönetir. Tanrı Ülgenin oğludur. Türk kültürü doğayla bütünleşik ve onu kendi parçası gibi gören bir yaklaşıma sahiptir. Doğayı tüketmeyi ve onu cansız bir nesne görmeyi hiçbir zaman kabul etmemiştir. Bunun en somut örneği Yaşıl Handır. Bahar aylarında derelere ve göllere dökülen sütler, çökelekler, peynirler, ekmekler hem bir Saçı (Kansız Kurban) hem de buralardaki canlılar için bir besin niteliğindedir. Doğaya yönelik bu saygıyı şu cümlelerde rahatlıkla görebiliriz.
- Karakuş Han
Karakuş Han Türk ve Altay mitolojisinde Kuşlar Tanrısı. Karaguş veya Harahus olarak da anılır. Karağuş şeklinde de söylenir. Kuşlara hükmeder. Tanrı Ülgenin oğludur.1 Karakuş Türklerde büyük ve yırtıcı kuşları tanımlamakta kullanılan ortak bir tabirdir. Ayrıca, kam'ın ayin sırasında yaptığı hareketlerin, bazı yörelerde rastlanan kartal oyunu ile temsil edildiği görülmektedir. Kartal oyunu Siirt'te, Harahusta, Urfa ve Adıyamanda Karakustana şeklinde söylenir. Hınıs'ta ise Yarkusta oyunu denir. Bu oyunun Karakuş Hana bir saygı içermesi de muhtemeldir.
- Kanım Han
Kanım Han Türk ve Altay mitolojisinde Güven Tanrısı. Yeryüzündeki dürüst ve güvenilir insanları korur. Ülgen Hanın oğludur. Er Kanım olarak anılır. Güvenilirlik Türk inanç sistemindeki önemli kavramlardan birisidir. Eline, beline, diline sâhip ol! (Hacı Bektaş-ı Veli) sözü bu anlayışın en özlü ve en muhteşem anlatımıdır.
- Baktı Han
Baktı Han Türk ve Altay mitolojisinde Lütuf Tanrısı. Paktı Han olarak da söylenir. Yeryüzündeki iyiliklere vesile olur. İnsanlara lütufta bulunur. Tanrı Ülgenin oğludur. Şor Türklerinde güz mevsiminde kendisine Paktıgan adı verilen bir tören yapılır. Adı Koça Han ile birlikte anılır. Kök (bahar) mevsiminde ise Koçagan töreni gerçekleştirilir.
* Diğer Tanrılar
Al Ana
Al Ana Türk, Altay, Tatar, Yakut ve Moğol mitolojilerinde Kötülük Tanrıçasıdır. Hal Ana olarak da bilinir. Kızıl renkli giysileri olan, kızıl saçlı bir kadındır. Kötücül ruhlar olan Albıslar kendisine bağlıdır. Çirkin, saçları dağınık, gözleri kanlı, uzun tırnaklı, uzun boylu, çok kuvvetli olarak tanımlanır.2 Deveyle güreşebilecek kadar uzun olduğu söylenir. Bazen Albıs ile özdeş olarak düşünülür fakat aslında tüm Albısların başı ve yöneticisidir. Türk halk anlayışında de Al Ana karşılığında Al Ata şeklinde eril bir varlık bulunmaz. Fakat Moğollaradaki Gal Han (Gal Eseg Ateş Ata) kökensel benzerlik itibariyle Ala Ananın yansıması olarak düşünülebilir.
Al (Hal) Kavramı
Türklerde kötülüğü, yakıcılığı, şehveti, aldatmayı ifâde eden bir anlayıştır. Kökleri târih öncesi çağlara ve hattâ Türk dilinin ilk oluşum dönemlerine kadar uzanır. Bulgar, Makedon, Sırp kültürlerine de geçmiştir. Bu toplumlarda Ala (Hala) adıyla tarım arazilerini, bağları, tarlaları mahveden yıldırımlar ve bulutlar gönderen dişi bir şeytan olarak görünür. Al adı ise Kafkas, Fars, Kürt ve hattâ Rus halk kültüründe bile karşımıza çıkar. Ermenicede Alk (Alh) biçimindedir. Doğumla ilgili sorunlara sebebiyet veren bir varlıktır, bunların tamamında. Ermeni mitolojisinde sinirli bir hayâlet olarak yer alır.
Adagan
Adagan Han Türk ve Altay mitolojisinde Dağ Tanrısı. Atagan Han veya Adahan Han olarak da bilinir. Dağları ve üzerinde yaşayan varlıkları korur. Özellikle dağlardaki at ve sığır sürülerinin koruyuculuğunu yapar. Buralardaki canlılara zarar verenlere çok kızar. Eski biçiminin Pataghan olduğunu ileri süren görüşler vardır. Koruduğu varlıkları kıskandığı söylenir.
Mergen
Mergen Han Türk ve Altay mitolojisinde Akıl Tanrısı. Pergen Han olarak da bilinir. Herşeyi bilir. Aklı ve zekâyı temsil eder. Göğün yedinci katında oturur. Bilgelik sahibidir. Herşeyi bildiği için her şeye gücü yeter. Oku ve yayı vardır. Bilgeliğiyle attığı ok hedefini şaşırmaz. İnsanlara bilgelik verir. Bilimi ve felsefeyi simgeler. Tanrı Ülgen'in oğlu olarak kabul edilir. Mergen, ayrıca masal ve efsâne kahramanlarında bir ünvan olarak kullanılır; Kan Mergen, Ay Mergen, Kartaga Mergen, Südey Mergen gibi.
Aldacı
Aldacı Türk ve Altay mitolojisinde Ölüm Tanrısı. "Aldaçı Han" olarak da bilinir. Yeraltı tanrısı Erlik'in insanların canını alması için yeryüzüne gönderdiği1 ve onun elçisi olduğuna inanılan kötü ruh. Ölüm meleği. İslâmiyet sonrası Azrail ile özdeşleşmiştir.
Bu inanç Türklerin başka dinlerin etkisinde kalmalarıyla oluşmuştur. Uzun kara giysileri ve kara bir atı vardır. Görünümü heybetli ve korku vericidir. Geçtiği yerlere korku salar. Yönettiği ölüm ruhlarına da Aldaçılar adı verilir. Altaylılara göre ölü bir evden çıktıktan sonra Aldacı denilen kötü ruhlar evde kalır. Bunun için o evden yedi gün dışarıya eşya verilmez ve içeriye de alınmaz. Ev, yedi gün sonra temizlenir ve ancak sonrasında o eve girilip yemek yapılır.
Azna Han
Azna Han Türk ve Altay mitolojisinde Fesat Tanrısı. Yaygın olarak Ayna Han adıyla da bilinir. Adna Han da denir. Yeryüzünde kargaşa çıkarır. Kötülüğe dair tüm nitelikleri bünyesinde barındırır. Fırsat bulduğunda İnsanlara ve yeryüzüne zarar verir. Yeraltında yaşar.
Ayna Hana bağlı kötü ruhlar vardır ve onlar da Aynalar (Aznalar) adıyla anılır. Yeryüzünde kötülük çıkarmak istediği zaman bu ruhları gönderir. Aynalar bu anlamda şeytan kavramı ile özdeşleşmişlerdir.1 İnsanların ruhlarını çalıp götürerek hastalık verirler. Bazen Ayna Han, çocukları çalar ve kaçırır. Bazı Türk boylarında Cuma veya Perşembe gününe Ayna Gün adı verilmiştir.2 Burada bu günlere yüklenen olumsuz bir anlamdan daha çok, yeraltındaki ruhların sadece o gün izin verilerek dünyadaki evlerini görmelerine izin verildiği için bu adı taşıdığı anlaşılmaktadır. Bazen destanlarda Ayına Hotun (Ayna Hanım) adlı dişi bir karaktere de rastlanır.
Çakay Han
Çakay Türk ve Altay mitolojisinde Yıldırım Tanrısı. Çakkay veya Şakkay olarak da bilinir. Şimşekler ve yıldırımlar çaktırır. Yayına koyup attığı oklar yıldırımlardır. Yerdeki kötü ruhları izler ve onların saklandığı ağaçların üzerine ateşini gönderir. Yıldırım düşen ağaçtan bir parça alınıp saklanırsa eve kötü ruhların girmesi engellenir. Bazı Türk toplulukları Yıldırım Tanrısı'na süt yada ayranı saçı (cansız kurban) olarak verirler. Süt yıldırım ateşini söndürebilen ve uzak tutabilen tek şeydir.
Yıldırımın düştüğü yer, artık Çakay Hana aittir ve orayı kimse mülk edinmez. Moğollar şimşek ve yıldırımdan korkarken Türkler bundan sevinç duyarlar. Moğol tarihinde yıldırım ve kapalı gökyüzü nedeniyle yarım kalan veya kaybedilen savaşlar olduğu söylenir. Türkler yıldırım düşünce at sürüp göğe ok atarak bu sevinçlerini gösterirler. Yıldırım baharda Yenigünün (Yeniyılın) haberscisi demektir. Çünkü yıldırım da Tanrının okudur. Onun oklarını kabul ettiğini böyle bildirmek gerekir. Ayrıca yıldırımın düştüğü yere tapınak yapılır. Yeryüzündeki tüm ilkel toplulukların ortak belleklerinde mutlaka yıldırımlara dair anılar (söylenceler) bulunur.
Zada Han
Zada Han Türk, Moğol ve Altay mitolojisinde Rüzgâr Tanrısı. Yada Han olarak da bilinir. Moğollar Zasa Han derler. Rüzgârlar ve fırtınalar onun emrindedir. 13 rüzgârın kesiştiği yerde yaşar. Yağmur yağdırır, fırtınalar estirir. Yada Taşının sahibi ve hâkimidir. Rüzgârların üzerine bir ata biner gibi binip yolculuklar yapar. İstediği yere böylece bir anda ulaşır. Kahverengi bir atı vardır ver bu atın şahin kanatları bulunur. Onunla birlikte rüzgârları sürer. Moğollara göre bu Tanrı Boğa kılığına girer. Yada taşı doğa olaylarını kontrol edebilen, özellikle de yağmur yağdırabilen büyülü bir taştır ve kamların kullanabilmesi için yeryüzüne Zada Han tarafından gönderilir.
Zada Taşı
Türk halk inancında yağmur yağdıran büyü taşıdır. Zada Han'ın bu taşın koruyucusu olduğuna inanılır. Bu taşı eline geçiren istediği gibi yağmur ve kar yağdırılabilir, hava olaylarına tesir edilebilir. Yağmur, kar ve don getirebilir. Yumruk büyüklüğünde ve koyu renklidirler. Üzerleri damar damar çizgilidir. Soğukturlar. İçinden sesler gelir fakat içi boş değildir. Kullanıldıkça zayıflar ve gücü geçer.
Akbuğa
Akbuğa Türk ve Altay mitoljisinde Tıp Tanrısı. Akböğe (Akböke, Akbüke, Akbüğe) olarak da bilinir. Hekimlerin koruyucusudur. Kolunda taşıdığı büyük beyaz bir yılan ile simgelenir. Hekimler kendisine dua ederler ve yardım dilerler. Elinde bilgiyi ve bilgeliği temsil eden bir asası vardır. Bu asa ile kime dokunursa hemen iyileşir. Ak Yılanı ise yeryüzündeki yılanlardan farklı olarak ağulu (zehirli) değildir. Onun ağusu ilaçtır, her tür hastalığı sağaltır.
Tıp ve Yılan
Beyaz Yılan (veya yalnızca yılan) pek çok kültürde tıp biliminin simgesidir. Çünkü yılan yaşam, ölüm, sihir ve bilgi ile ilişkilidir. Bunun başlıca iki nedeni vardır.
Yılanların deri değiştirmesi insanlarışaşırtmış hattâ aldatmıştır. Çünkü bir tür ölümsüzleşmedir deri değiştirmek.
Yılanlar yeraltındaki ve yerüstünde dolaşırlar. Toprağın altında, üstünde, suda yâni heryerde yaşarlar. Sanki yerin altından (ölüler diyarından) çıkıp gelir, Gılgamış destanında olduğu gibi insanın bulduğu ölümsüzlük otunu çalıp giderler. Ölüler diyârı (toprağın altı) ile yaşayanlar diyârı (toprağın üstü) arasında dolaşırlar.
Akça Han
Akça Han Türk, Anadolu ve Altay mitolojilerinde adı geçen söylencesel hakan. Ak Han veya Ağ Han da denilir. (Ak Ata ile karışmaması için Akça Han biçimi tercih edilebilir.) İyiliği temsil eder.
İnsanlığı korumakla görevlidir. Ak Dağda yaşar. Ak bir atı vardır. Dokuz memleketi (kıtayı) idare eder. Soylu olan insanları ve hakanları simgeler. İnsanlığı korumakla görevlidir.1 Aksoylu tabiri bu anlamda kullanılan bir sözcüktür. Anadoluda kızı sularda boğulan Ağca Bey adlı kişinin söylenceleri anlatılır. Bu kişinin Akça Han ile aynı kişi olma ihtimali yüksektir çünkü motifler birebir örtüşmektedir. Ak Ata ile karıştırılmamalıdır. Yine de pek çok metinde Akça Han, Ak Ata ile özdeşleştirilmektedir. Karşıtı Kara Han'dır.
Cılka
Cılka Han Türk, Yakut ve Altay mitolojisinde Çocuk Tanrısı. Çocuk doğduğunda kaderini belirler. Doğumu yapan kadını da korur. Çocuğu olamayan kadınlar tarafından ondan çocuk dilenir.
Yakutların mitolojik inançlarında, iyiliksever ve "Ayıhı"lardan olan bir ruhtur. İnanışa göre, "Cılka Han", çocuk doğduğunda onun kaderini belirler. Mitolojik metinlerde, onun ve eşinin göklerde yaşadığı söylenir. Doğum ruhu çocuk vermediği zaman, Yakutlar çocuğu bu kez "Cılka Han"dan dilerler.1 Canını "Cılka Han"ın verdiği çocuğun geleceği iyi olur ve bu çocuk, herhangi bir hastalıktan veya kazadan dolayı ölmez. Havyanların telef olduğu veya kuraklık zamanlarda, yine "Cılka Han"a yalvarılıp dua edilir.
Andar Han
Andar Han Türk ve Altay mitolojilerinde Ateş Tanrısı. Andır Han olarak da bilinir. Ateşi korur. Bazen kızarak yeryüzünde yangınlara neden olur. Elinde bir yola (meşale) ile betimlenir. Saçları ateştendir. Gözleri alev saçar. Heybetli ve kaslı bir görünümü vardır. Meşalesi kendiliğinden hiç sönmeden sürekli yanar. Bitkilerin koruyucu Tanrısı olarak da görülür. Yeraltının veya cehennemin koruyucusu1 olarak da söylenir.
Azerbaycan Türkçesinde "andıra kalmak", Anadolu halk dilindeki "ender kalmak" deyimleri beddua amaçlı olarak "kahrolsun" ve "lânet olsun" anlamlarında kullanılır. Azerbaycan dilinde, mecâzî olarak kara ve çirkin manasında kullanılan, "enter" sözünün kökeni de yine "Andır" ile bağlantılıdır.
Atay Han
Atay Han Türk ve Moğol mitolojilerinde Ceza Tanrısı. Suçluları cezalandırır. Hiçbir suçu cezasız bırakmaz. Ordusunda 6666 tane yenilmez askeri vardır. Galta Ulan (Kızıl Ateş) olarak da bilinir. Karısının adı Mayasdır. Moğol mitolojisinde çok önemli bir yere sahiptir, üst düzey Tanrılar arasında yer alır. Moğollara göre 44 Doğu Tanrısının başıdır. Üç oğlu vardır. (Üç Şaraday Hanlar): - Sagan Hasar, - Şara Hasar, - Hara Hasar.
Arsan Dolay
Arsan Dolay Türk ve Yakut mitolojisinde açgözlülük tanrısı. Dulay Han veya Doğulay Han olarak da bilinir. Sınırsız servete sahiptir. Kötü ruhların bir kısmının önderi konumundadır. Boynuzlu ve sakallıdır. Gölgesi yoktur. Karısı ve yedi oğlu vardır.
Şeytâni güçlerle bağlantısının bir simgesi olarak, boynuzlu ve sakallı düşünülen ve hesapsız servete sâhip olan Arsan Dolay Han, yeraltı dünyasının en derin katında yaşayan bir varlıktır. Kendisinin dikkatinin çekilmesinden korkulduğu için adının söylenmesinden sakınılır.1 Oğullarından her biri, bir kötü ruh takımının başında bulunur. Bu ruhlar insanlara çeşitli acılar yaşatırlar. Bu acılardan korunmak için, onlara kanlı hayvan kurban verilmesi gerekir.
Utkaçı
Utkaçı Han Türk ve Altay mitolojisinde Kurban Tanrısı. Utkuçı da denir. Kurbanları Ülgene iletir. Gökyüzünde yaşar. Ülgene en yakın tanrıdır. Şamanlar trans halindeyken getirdiği kurbanı alarak Ülgene götürür. Çünkü şaman en fazla Altınkazık (Kutup) Yıldızına kadar ulaşabilir. Geri dönen Şamana ise kaz (olasılıkla düşünsel ilham) hediye eder. Şaman bu kaza binerek geri döner.
Ak Ata
Ak Ata Türk, Tatar, Altay, Yakut, Çuvaş mitolojilerinde Deniz Tanrısı. Değişik Türk dillerinde Ağ Ata, Ürüng Ede, Şura (Sura, Sor) Ede olarak da bilinir. Moğollar ise Sagan (Sagağan, Saj) Ecege olarak anarlar.
Dünyanın diğer ucunda yer alan kutsal okyanusta yâni Akdenizde yaşar. Demir Yaylı olarak betimlenir. Demir Yay gücü simgeler. Balık kılığına girebilir. Su ezeli başlangıcı ve yaratıcı karmaşıklığı simgeler. Dünyanın yaratılışı doğrudan su ile bağlantılıdır. Ayrıca insan vücûdunun ve dünyanın dörtte üçü sudur. Denizler sonsuzluğu ve Tanrısal kapsayıcılığı sembolize eder. Kısır kadınlar mağaralarda duvarlardan damlayan suları içtiklerinde ve nisan yağmurlarını bir kapta biriktirip içtiklerinde çocuk sahibi olacaklarına inanırlar.
Suyun şekilsiz ve yapısız oluşu onu bir madde olarak algılamaktan ziyade kut kavramı ile ilişkilendirilmesine sebep olmuştur. Aynı şekilsizlik ve enerji olarak algılama durumu ateş için de geçerlidir. Su bir sınırdır, burada uygarlık biter; ötesi farklı bir algıya açıktır. Yüzeyi ayna gibi ters görüntü verir. Ruh da su gibi akışkan ve biçimsizdir. Sulardaki varlıklar yaşlanmazlar hastalanmaz ve çirkinleşmezler.
Bekenbey
Bekenbey Türk mitolojisinde Adâlet Tanrısı. Yeryüzünde adaleti sağlar. Adil insanları korur. Yarganlar (yargıçlar) doğru kararlar verebilmek için kendisinden yardım isterler. Elinde sivri dişleri olan büyük bir topuzu vardır. Bu topuzla adaleti çiğneyenleri cezalandırır. Adâlet toplumun en önemli unsurlarından biridir ve Türk tarihinde kağanları, padişahları hiç korkmadan adilce yargılayan, hattâ cezalar veren yargıçların bulunduğu anlatılır. Osmanlı tarihiyle ilgili olarak anlatılan bir kıssada, bir sultanı yargılayan yargıcın Verdiğim cezayı kabul etmeseydi bununla kafana vuracaktım diyerek arkasında sakladığı topuzunu göstermesi de konuyla ilgili olabilir. Topuz, adaleti simgeleyen bir nesnedir. Fakat bu adaleti tesis etmek için gerektiğinde zor kullanılcağını vurgular. Adâlet arzusu insanın var olduğu her yerde mevcuttur ve insanoğlunun düzen isteğiyle, hakkı yenildiğinde hissettiği öç alma duygusunun varlığı nedeniyle ortaya çıkmıştır.
Ağaç Ata
Ağaç Ata Türk Mitolojisinde ve halk kültüründe Ağaç Tanrı. Farklı şivelerde Ağaç (Ağaş, Ağas, Yağaç, Yığaç, Cığaç, Eves) Ata olarak da bilinir. Moğolcada Mod ve Modun (Modon) Eçege olarak söylenir.
Bazı Türk boyları örneğin Uygurlar ağaçtan türediklerine inanırlar. İki nehrin kavşağında1 bulunan bir adacığın tam ortasında yanyana duran iki ağacın arasına düşen yıldırımlar sonrasında beş tane çadır belirir ve içlerinde birer tane çocuk oturmaktadır. Bu çocuklar o bölgedeki kavimlerce bulunurlar ve onların içinde yetişip büyürler ve Uygurların ataları olurlar. Gidip o iki ağaca saygı gösterirler ve bunun üzerine ağaçlar konuşup kendilerine alkımada (hayırdua) bulunurlar.
Ağaç Ana
Ağaç Ana Türk mitolojisinde ve halk kültüründe Ağaç Tanrıça. Farklı şivelerde Ağaç (Ağaş, Ağas, Yağaç, Yığaç, Cığaç, Eves) Ana olarak da bilinir. Moğolcada Mod ve Modun (Modon) Eçe olarak söylenir.
Yerle göğü birbirine bağlayan yaşam ağacı Ulu Kayını (Bay Tereki) korur. Bazı Türk boyları ağaçtan türediklerine inanırlar. Örneğin bir boyun adı olan Kıpçak kelimesi, Ağaç Kovuğu demektir. Kıpçakı annesi, bir adanın ortasında bulunan ağacın kovuğunda doğurmuştur. Kıpçaklar da onun soyundan türemişlerdir. Aslında ağaç kovuğunun içerisinde yer alan kadın motifinin sonraki çağlarda, söylenceyi daha gerçekçi bir hale getirmek için oluşturulduğu anlaşılmaktadır. Daha eski dönemlerde doğrudan ağaçtan doğma şeklinde bir anlayışın varolduğu rahatlıkla söylenebilir ve buradaki ağaç da aslında sıradan bir ağaç olmayıp, Ulu Kayındır. Çünkü o, tüm yaşamı ve doğurganlığı simgelemektedir.
Bir benzetim yapıldığında Oğuz Hanın ilk eşinin de Ağaç Ana kavramıyla bağlantılı olduğu görülebilir. Oğuz Hanın bulduğu bu kız da bir ağacın ortasında oturmaktadır. Ve daha sonra doğurduğu üç oğlundan türeyen Üçoklar adı verilen Türk boylarının anası olarak kabul edilir. Ağaç, soyluluğu da ifâde eder. Türk kültüründe büyük ve kovuğu olan ağaçlara saygı duyulur, hattâ bu tür ağaçlardan korkulur, içinde Al Anasının (veya Ağaç Ananın) yaşadığına inanılır. Ağaç Anayı belirgin bir biçimde Ağaç Atadan ayıran en önemli özellik, içinde yaşayan dişi bir varlığın veya kadının bulunması ve onun da doğurgan olmasıdır.
Erkliğ Han
Erkliğ Han Türk ve Altay mitolojisinde Uzay Tanrısı. Yıldızlardan, göktaşlarından ve gök nesnelerinden sorumludur. Erklik olarak da söylenir. Adı gezegenlerden birisine (Satürn veya Venüs) verilmiştir. Birçok bilimciler, (Erklik söyleyişi) isim benzerliği yüzünden Tengricilik'te yeraltı âleminin efendisi olan Erlik ile karıştırırlar.
İslam öncesi Türklerin inancı Tengricilik'de Venüs gezegeninin efendisidir. İnanışa göre gökyüzünde yıldız kaymalarının sorumlusu da Erkliğ Han'dır. Bunlara ateşli ok denir. Erlik Han ile karıştırılmamalıdır.
İrle Han
İrle Han Türk ve Altay mitolojisinde Ölüler Tanrısı. Yeraltında yaşar. Yeraltındaki evi kırk köşelidir. Evinin önündeki dokuz çam ağacına dokuz oğlu atlarını bağlar. Bazen Erlik Han ile aynı Tanrı olarak düşünülür. Kendisine konur renkli bir atla konur renkli bir inek kurban edilir.
İrle Han'ın Kızı
Altay inancına göre kötü ruhlar daima yeraltında yaşarlar ve yeryüzüne ise ancak siyah bir tilki olarak çıkabilirler. Bu kötü ruhların en ünlüsü de İrle Han'ın kızıdır. Bu kız, avcı ve savaşçıları peşine takarak onları çeşitli felaketlere sürükleyen şeytâni bir varlıktır. Avcılar saatlerce av peşinde koşup yorulurlar ve sonunda kendileri avlanırlar. Çoğu kez yanlışlıkla arkadaşlarını bile vururlar ya da bir uçurumdan aşağıya yuvarlanırlar.
Aha
Aha Han Türk ve Altay mitolojisinde Hayvan Tanrısı. Ahağa Han da denilir. Hayvanları Korur. Hayvanların ağası, onların efendisi olarak görülür. Ülgen tarafından yabâni hayvanların ve onların yavrularının sorumluluğu kendisine verilmiştir. Türk kültüründe insanların diğer canlılarla, hayvanlarla, bitkilerle ve hattâ cansız varlıklarla kardeş olarak görülmesinin en güzel dışavurumlarından birisidir. Yakutlardaki Aha adlı ırmak tanrıçası ve Anadoludaki Aka adı verilen Ana Tanrıça1 ile de ilgilidir. Kimi görüşlere göre Aka Hanım ile aynı kişiliktir, fakat aralarında cinsiyet farklılığı bulunduğu dikkate alınmalıdır.
Elbis
Elbis Han Türk, Yakut, Tuva ve Altay mitolojisinde Kavga Tanrısı. İlvis (ilbis, Elvis, Yilbis) Han şeklinde de tanınır. Elbis Kuha (İlbis Kığha) olarak da anılır. Savaş Tanrısı olarak da algılanır. Acımasızdır ve insanlara acımasızlığı telkin eder. Savaşçı bir karakteri vardır. Şeytâni özelliklere sahiptir. İslamın etkisiyle bu sözcük İblis halini almıştır. Fakat aslında Türkçede pek çok olumsuz anlamı barındıran (Yal/Yel/Hal/Al/El) kökünden türemiştir. Savaşlardan önce çağrılır ve adına törenler yapılır. Onun sayesinde düşmanın attığı oklar geri kendisine döner. Düşmanının ölmesini isteyen kim varsa ondan yardım diler.
Yakut mitolojisinde, kıskançlığın, düşmanlığın ve acımasızlığın simgesi savaş tanrısıdır. Ohol ile birlikte göğün karanlık güçleridir ama şeytan değillerdir.
Yakutların geleneksel inançlarında savaş ruhu ve muharebe koruyucusu olan İlbis (Elbis)'den, savaşta cesâret vermesi ve silahlarını kırmızı kana boyaması için yardım istenirdi. Onun düşmanın yüreğine girerse, yenilmesinin kaçınılmaz olduğuna inanılırdı. Savaştan önce düşmanının mahvolması için üç gün üç gece kamlık yapıp İlbis'den yardım isteyen şamanın onu dümanın kalbine salması sayesinde, attıkları oklar bile dönüp kendi vücutlarına saplanırmış.1 Bir şamanın yaptığı ayinde; "Ey insanları deli eden, akılları başlarından alan İblis Kaan!" şeklinde seslendiği kaydedilmiştir.
Aykun
Aykun Han Türk mitolojisinde Güç Tanrısıdır. Aykoyun Han da denir.1 Gücü ve kuvveti sembolize eder. İktidar, otorite kavramlarını içerir. Koyun Türk kültüründe gücün sembollerinden birisidir. Aslında sâkin ve uysal bir hayvan olan koyunun bu şekilde algılanması birkaç sebebe dayalı olabilir. Öncelikle erkeğinin (koçun) boynuzları olması. Çünkü boynuz güç sembolüdür. İkinci olarak ne kadar çok koyuna sâhip olunursa o kadar zengin olunduğunun, dolayısıyla o kadar çok nüfuzlu olunduğunun anlaşılması. Bir başka görüşe göre de koyunun renginin çoğunlukla beyaz olup (nâdiren de siyah), bu nedenle bu renklerin iktidar ve otoriteyi vurgulaması ve bu yöndeki bir algısal çağrışımın oluşması.
May Ata
May Ata Türk ve Altay mitolojilerinde Varlık Tanrısıdır. Pay (Bay) Ata olarak da bilinir. İnsanların koruyucusu, kollayıcısı ve gözeticisidir. Göğün üçüncü katında oturur. Budizmin etkisiyle Maitreya adlı Tanrı ile özdeşleşmiştir. Tunguzlarda Mayın adı verilen bir Ruhlar Tanrısı vardır ve evreni yarattığına inanılır. Bu Tungus Tanrısı yeni doğan bebeklere ruh verir. Tunguzların Mayın adlı lütüfkâr ve yaratıcı tanrılarını da akla getirmektedir. Altay mitolojisinde, Ülgen'in, göğün üçüncü katında oturduğuna inanılan iki oğlundan biridir. Ülgen'in, insanların hamisi ve piri sayılan oğludur. Adı May Ana ile birlikte anılır.
Ay Ata
Ay Ata (ya da Ay Dede) Altay'ların Tengricilik inancında Ay Tanrısı olarak görülebilecek bir kutsal varlıktır ve Gök Âleminin altıncı katında oturur.1 Bu inanca göre Ay Dede insanların ilk Büyükbabası ve Gün Ana ilk Büyükannesidir.
Günümüz Türkiye'sinde Gün Ana inancı artık kalmadıysa da, Ay Dede inancı çocuksulaştırılarak da olsa sürmektedir. Ay, çocuklara Ay Dede olarak tanıtılmaktır. Uyku ve uyku vakti ile özdeştirilir. Çocuğa "yatağına yatarsa, Ay Dede sana masal anlatacak" denir ve çocuğun yanında ya masal kitabı okunur ya da bir masal anlatılır.
Bürküt Ata
Bürküt Ata Türk, Altay ve Moğol mitolojilerinde Kartal Tanrıdır. Burkut (Merküt, Markut, Mörküt, Börkit, Börköt, Bürgid) Ata olarak da anılır. Moğollar ise Bürgüd Ece veya Bürged Ecege derler. Ayrıca Kartal Ata ve Sakalarda Hotoy Ete olarak da bilinir.
Güneşin sembolüdür. Yeniden doğuşu, ebedi yaşamı, ölümsüzlüğü, güneşin doğuşunu simgeler. Ateşi, sıcaklığı ve hasat mevsimini çağrıştırır. Kartala bazı Türk kavimlerinde Güneş Kuşu denir. Merküt kabîlesi kara bir kartaldan, Yurtas kabîlesi ise beyaz bir kartaldan türemiştir.
Bürküt ölümsüzlüğü simgeler. Yağmurlar yağdırabilme gücüne sahiptir. Bolluğu ve bereketi temsil eder. Kazak bayrağında sırtında Güneş taşıyan bir kartal vardır. Buryat kağanının karısının bir kartalla girdiği ilişki sonucu şaman olduğu anlatılır.
Irkıl Han
Irkıl Han Türk ve Altay mitolojisinde söylencesel Şaman. Arkıl Han olarak da bilinir. Şamanların atası olarak kabul edilir.
Yeryüzündeki ilk şamandır. Üç yıl önce ölenleri bile diriltir, körlerin gözünü açar. Anlatıldığına göre o kadar güçlüdür ki, hiçbir tanrıyı tanımaz. Tanrı Ayığ Han onu yanına çağırtarak bu gücü nerden aldığını sorar. O da, hiçbir yüce güç tanımadığını ve yaptıklarının kendi gücü ile olduğunu söyleyerek tanrıya karşı saygısızlık yapar. Bunun üzerine Ayığ Han, Irkılı ateşe attırarak yaktırır. Onun yandığı bu ateş diğer gelecek kamların ruhlarını oluşturur. Türk ayin ve törenlerinin temellerini atan kişi olarak da bilinir.
Od Ata
Od Ata Türk, Altay ve Tatar mitolojilerinde Ateş Tanrısı. Vot (Vut, Uğot, Uvot) Ede veya Tep Ata olarak da bilinir. Moğollar Gal Eçege derler. Odkan biçimiyle de Moğolcada yer alır. Türkler Odhan da derler.
Ocak ve ateşi kutlu kabul edilir. Türkler her şeyin ateşle arındırılıp temizlenebileceğine inanırlar. Aynı şekilde ocağın üzerine koyulan üç ayaklı kazanlar da önemli bir yere sahiptir. Od Ata, genel olarak evlerdeki ve çadırlardaki ocakları ve ateşini korur. Od tna herbir ateşe ve ocağa birer tane İye (koruyucu ruh) gönderir. Ateş kurbanı göğe iletir. Al renk ateşi simgeler ve albayrak kavramıyla da bağlantılıdır. Ateş temizleyici bir unsur olarak görülür. Halay kelimesinin Ateş töreniyle bağlantılı olarak Ateş Dansı anlamını içerdiğini öne süren görüşler vardır. Sonraları vatan koruyucusu imgesini de içermeye başlamıştır. Ateşin şekilsiz ve yapısız oluşu onu bir madde olarak algılamaktan ziyade kut kavramı ile ilişkilendirilmesine sebep olmuştur. Aynı şekilsizlik ve enerji olarak algılama durumu su için de geçerlidir. Öt Han ile karıştırılmamalıdır. Tatar mitolojisinde Od Ata, Od İyesi ve Od Ana bazen tek bir varlığa verilen çeşitli isimler olarak gözlenir. Fakat aralarındaki en önemli fark, Od İyesinin sadece belli bir ocağa veya ateşe bağlı olmasıdır. Od Ana ve Od Ata ise tüm ocakların ve ateşlerin sahibidir ve istediğinin yanına gidebilir. Od iyelerini bu ateşleri korumak üzere Od Ana ve Od Ata gönderir.
Öt Han
Öt Han Türk ve Altay mitolojisinde Zaman Tanrısı. Öğöt Han da denir. Zamanın akışından sorumludur. Zamanın geçişini bazen hızlandırır, bazen yavaşlatır. Kültigin anıtlarında şu muhteşem ifâde yer almaktadır.
Öd tengri aysar, kişi oglı kop ölgeli törimiş. Zaman Tanrı yaşar, insanoğlu hep ölümlü yaratılmış: Bu cümle, Talat Tekine göre Zaman tanrısı öyle buyurunca insanoğlu hep ölümlü yaratılmış," anlamına gelmektedir. Muharrem Ergin ise, "Zamanı tanrı yaşar, insanoğlu hep ölümlü yaratılmış," şeklinde çevirmektedir. Gündüz ve gece, ak ve kara iki ip yumağıdır. Bu yumakların sarılmasından sorumlu yardımcıları vardır. Yumaklar hızlı sarılırsa zaman hızlı geçer. Yavaş sarılırsa, zaman da yavaşlar. Türklerde saate (zaman ölçmeye yarayan aygıta), güneş saati kavramıyla ve gün sözcüğüyle ilgili olarak "Güngen" denilmiştir. Yine zamanı ölçmek anlamına gelen Ötçek/Ödçek sözcüğü de saat (zaman ölçme aracı) demektir ve bu Tanrının adıyla bağlantılıdır.
Kısıl Han
Kısıl Han Türk ve Altay mitolojisinde Öfke Tanrısı. Kızıl Han şeklinde de söylenir. İnsanlara öfke duygusu verir. Yeryüzündeki kin ve nefret kendisinden kaynaklanır. Kızıl bir kılıcı ve kızıl bir topuzu vardır. Sürekli kızgın bir görünümü vardır. Öfkelendiğinde gök gürültüsüne benzer güçlü bir ses çıkarır. Moğollarda pek çok Tanrıya sıfat olarak Ulan (Ulağan) yâni kızıl sözünün verilmesi bu Tanrı ile bağlantılı olabilir.
Kızagan
Kızagan Han Türk ve Altay mitolojisinde Savaş Tanrısı. Kızığan da denir. Göğün dokuzuncu katında yaşar. Kayra Hanın oğludur. Çok kuvvetlidir. Orduları yönetmekte, savaşları kazanmakta, düşmanı yenmekte komutanlara yardımcı olur. Kızıl yularlı, kızıl buğra sırtındadır. Asası gökkuşağıdır. Kızıl renk ile simgelenir. Savaşçıları korur. Türk Moğol İmparatorlukları birer fetih devleti olduğu için savaşlar ve savaşçılar toplumsal hayatta önemli bir yer tutar. Tüm erkekler, hattâ yeri gelince kadınlar da aynı zamanda askerdirler. Türklerin kadınları ve çocukları da pusat (silah) kullanmayı bilirler. Kuvveti sembolize eder. Güçlülük masal ve söylence kahramanlarının en önemli özelliklerindendir. Savaşçılara ve askerlere kuvvet verir. Onların yenilmez olmalarını sağlar. Bazen çok az sayıda askerin kendisinden kat kat fazla büyüklükteki orduları yendiğine tanık olunur. Tarihte bu gibi vakalara rastlanması hiç de az değildir.
Kiştey
Kiştey Türk ve Altay mitolojisinde baştan çıkarıcı, ayartıcı Tanrıça. Ülgen'e kurban sunmak için göğe çıkarken kamı yolundan alıkoymaya çalışan kötü melek/ruh. Sekiz gözü vardır. Siyah bir tilkiye dönüşebilir. İnsanları zina yapmaya, evlilik dışı ilişkiler kurmaya iter. "Sekiz Gözlü" olarak nitelenir. Bazı Türk boylarında Erlik'in iki kızından biri olduğuna inanılır (Diğeri Erke'dir).
Suyla
Suyla Türk ve Altay mitolojisinde Yazgı Tanrısı. Su ile Güneş ve Ayın ışığından yaratılmıştır. At gözlü, kartal gagalı, eşek kulaklı ve yılan saçlıdır. Toğurtka (ağaçkakan) kuşu ongunudur. Tomurta (toğurtka) kuşu Tanrının elçisi olarak kabul edilir.
Suyla, insanları korumakla görevlidir. İnsanların yaşamlarını denetler, bir değişiklik olduğunda Ülgene bildirir. Ülgen'in en önemli yardımcı ruhlarından biridir. Ülgene kurbanların ruhunu ulaştırır. İki dili vardır. Genelde Karlık Han ile birlikte görülür. Şamanın Ülgene kurban götürme yolculuğunda yardımcı olur ve onu kötü ruhların saldırısından korur. Atınkine benzer gözleriyle otuz günlük uzaklığı görebilir. Kam, göklere veya yeraltına yolculuk yaparken onu kötü ruhların saldırısından korur. Kam, ayin sırasında Suyla için arak (rakı) saçar. At Gözlü Kartal ya da İki Dilli Kekeme Han adlarıyla da bilinir.
Yayuçı
Yayuçı Hanım Türk, Karaçay-Balkar ve Altay mitolojisinde Yaratıcı Tanrıça. Yayguçı veya Zayaçı (Zayuçı, Dayuçı) Hanım olarak da tanınır.
Çocuk yapmaları için insanlara kut (yaşam enerjisi) gönderir. Göğün dördüncü katında yaşar. Yayguçı sözcüğü aynı zamanda Yayuçı Hanıma bağlı olan yaratıcı ruhların da adıdır. Bu ruhlara Yayaklar (Yayanlar / Yayağanlar) adı da verilir. Tatarlarda Car Cayanı adlı yaratıcı bir ruh vardır. Kamlık yaptığı zaman göğün dördüncü katına yükselen şaman, orada "Yayuçı" ile konuşmaya başlar. Bu sırada törene katılan evli erkekler şamana yakın durmaya çalışır, börklerini (şapkalarını) da şamanın davulunun yakınına tutarlar. Bunun nedeni, şamanın aldığı kutun oraya dolması ve böylece çocuklarının olması içindir. Karaçay-Balkarlarda "Yayuçı" adı, Cer Teyri'nin (Yer Tanrı'nın) diğer bir adı olarak "Dayuça" şeklinde korunmuştur.
* Yaratıklar ve Varlıklar
Abra
Abra Türk mitolojisinde yeraltı yılanı. Abura veya Apra olarak da bilinir.
Yeraltındaki Büyük Deniz (Tengiz)de yaşayan ve ejdere benzeyen devâsa iki yılandan birisidir. Timsaha benzer bir görünümü vardır. Bu canavarların diğeri ise Yutpadır ve ikisinin adı birlikte anılır. Gözleri parlak bakır renklidir. Ayakları kızıldır. İnanılmaz büyüklüktedir, görenlerin yüreğine korku basar. Çok güçlü çeneleri vardır. Ker Abra, Ker Yutpa ve Ker Doydu olarak üç yeraltı canlısından bazen birlikte bahsedilir. Bazen de bu üçünün aynı varlık olduğu düşünülür.
Abra, Altay şamanlığında, yeraltındaki büyük deniz (tengiz)de yaşadığına inanılan, Erlik'in hizmetlisi, timsah biçimli efsâne yaratığıdır. Yeşil bir kumaştan yapılmış ve örgülerle süslenmiş Abra'nın tasviri, şamanın giysisine asılır. Abra'nın başı puhu tüyleri (ülberk) ile süslenir. Gözü, parlak bakır düğmelerden, ayakları da genellikle kırmızı kumaşlardan seçilmiş yamalardan yapılır. Bunlara, örülmüş dokuz püskül eklenir.
Badraç
Badraç Türk mitolojisinde Yedibaşlı Ejderha. Padraç (Padraş) da denir.
Yedi tane başı vardır. Ölmesi için yedisinin de kesilmesi gerekir. Bazı söylencelerde tek tek kesilen baş geri yerine gelir bu durumda yedi başın da aynı anda kesilmesiyle ancak öldürülür. Ağzından ateşler saçar. Kuyruğu bir kamçı gibi şaklar. Derisi zırh gibi pullarla kaplıdır. Badırdamak homurdanmak, gürültülü ve anlaşılmaz konuşmak demektir. Ejderha kavramına farklı adlarla olsa da hemen her toplumda yer alması son derece ilgi çekicidir.
Bu durumu insanın doğuştan gelen yılan korkusuna (bu korkunun doğuştan geldiği de tartışmalı bulunmakla birlikte) bağlayanlar olduğu gibi, geçmiş çağlarda nesli tükenmiş böylesi bir varlığa insanoğlunun henüz yaşarken tanık olduğunu ileri sürenler dâhi bulunmaktadır. Örneğin 12 hayvanlı Türk takviminde tıpkı yaşayan diğer hayvanlar gibi, onlarla birlikte adının bir yıla verilmesi bu duruma küçük de olsa bir kanıt olarak öne sürülmektedir. Kimileri ise dinozorlarla bağdaştırmaya çalışmaktadır.
Doydu
Doydu Türk ve Altay mitolojilerinde dev Ölüm Balığı. Toydu Balık olarak da bilinir. Yeraltındaki büyük denizde yaşadığına inanılan efsânevi devâsa balık. Ağzı gırtlağının altında, gözü ise ensesindedir. Belkemiği ters çevrilmiştir. Zincirlerle bağlı tutulur. Başını ve vücûdunu oynatınca depremler olur, tufanlar kopar. Ker Balık da denir. Ker sözcüğünü Kör olarak anlamlandıran bir görüşe göre, bu onun öte âleme ait olduğunun ilk belirtisidir. Adı Abra ve Yutpa ile birlikte anılır.
Erbörü
Erbörü (Ärbörü ya da Kurtadam) Kurda dönüşebildiğine inanılan kişi. Özellikle dolunayın etkisiyle bu durumun ortaya çıktığı kanısı yaygındır. Bir insanın bir hayvan, özellikle de kurt biçimine girebilmeye yetenekli olması, kurt adam söylencesinin çıkış kaynağı hakkında yeterli bir açıklama değildir. Çok eskiden beri çeşitli kaynaklarda ve toplumlarda kurt adam öykülerine rastlanmaktadır. Farklı coğrafyalarda yaşayan insan topluluklarında sadece kurt adamlık değil çeşitli insan hayvan karışımı yaratıklarada rastlanmaktadır. Örneğin; Türklerin itbarakları, ve İstanbulun kedi kadınları bunlara örnektir.
Ubır
Ubır Türk mitolojisi ve halk inancında Vampir anlamına gelir. Günahkâr kimseler mezarda bir hayvan şekline bürünür ve Ubır hâline gelir. İri başlı, uzun kuyruklu bir varlıktır. Genellikle ölen büyücüler Ubıra dönüşür. Ağzından ateş püskürür. Günlerce hattâ aylarca hareketsiz kalabileceği gibi istediğinde uçabilir de. Hiçkimseden korkmaz. Etrafına bulaşıcı hastalık yayar. Ne bulursa yer. Obur olduğu anlaşılan bir ölünün mezarı açılıp çivi çakılır. İstediğinde istediği şekle girebilir. Kurt veya yaban köpeği kılığına girip koyunları parçalar.1 Bir dağın başında toplanıp, kaçırdıkları insanları yerler.
Bir ölünün obur olmaması için ateşin altından geçirilmesi gerekir. Daha çok Romanya ve Moldovada yaşayan Türk topluluklarınca Vampir anlamında kullanılır. Fin Ugor kavimlerinde de benzer söyleyişlerle yer alır. Ele geçirdiği insanın içinde yaşayan korkunç bir yaratıktır. İçinde Ubır bulunan kimse ona benzemeye başlar, yemeye doymaz. Ama yese de zayıf kalır. Çünkü onun yediği yemek kendi vücûduna değil, Ubıra sinermiş. Tatar halkında Ubır kendisi doysa da gözü doymaz gibi bir deyim de vardır. Ubırlı insanlar gece kalkıp yemek ararlar, bulamayınca da alev yumağına dönüşüp bacadan çıkarlar ve başka insanların yemeğini çalarlar. Ubır da tıpkı alev gibi doymak bilmez, azgın, açgözlü, her şeyi yutan bir yaratıktır. Ayrıca leşle beslenir. İstediği an kedi, köpek veya güzel bir kız kılığına girebilir. Ubır kadınları ve hayvanları emmeyi de sever.
Albıs
Albıs Türk ve Altay halk inancında ve kültüründe Cadı anlamına gelir. Albız, Albas, Alpas ve Moğolcada Almas, Anadoluda "Alkarısı" olarak da bilinir. Albastıya neden olan kızıl renkli kötü varlık.
Çirkin, saçları dağınık, gözleri kanlı, uzun tırnaklı, uzun boylu, çok kuvvetli olarak tanımlanır. Deveyle güreşebilecek kadar uzun olduğu söylenir. Kızıl elbiseler giyer. Kimi anlatılarda bir küpün içine girerek orada yaşar. Bazen de ırmak kenarlarındaki ıssız bölgelerde veya içi boş ağaç kovuklarında yaşadığı söylenir. İri gözlüdür. Çok fazla sayıda ağır, demir takıları vardır. En sevdiği şey atların yelesini örmektir. Yakalamak için elbisesine veya kendisine iri bir iğne saplamak gerekir. Demirden ve demircilerden korkar. Lohusalara musallat olur ve ölümlerine sebebiyet verir. Korunmak için Lohusaların odalarında demir eşya bulundurulur.
Sarı Albıs
Sarısaç olarak da bilinir. Sarışın bir kadın görünümündedir. Kötülükte Kızıl Albısa göre biraz daha düşük seviyededir. Ölümcül değildir. Keçi veya Tilki donuna bürünebilir. Sarı giysiler giyer. Sarıhummaya neden olur. Şarlatanlık yönü ağır basar, daha hoppa ve oynaktır. Kandıracağı kişiyi cilvelerle kendisine çeker. Dünyadaki en güzel kadından daha güzel bir görünüşe sâhip olabilir. Şehvetli ve açgözlü bir karakterdedir. Oluşturduğu hastalık Sarı Basmak tabiriyle ifâde edilir.
Kara Albıs
Karasaç olarak da bilinir. Esmer, koyu tenli bir kadındır. Daha ağırbaşlı ve ciddi bir görünüme sahiptir. Ancak daha aldatıcı ve baştan çıkarıcıdır. Verdiği zararlar Kızıl Albısa göre daha ölümcüldür. Nadiren rastlanır. Kara giysiler giyer. Karahummaya neden olur. Çakal veya sırtlan kılığına girebilir. Oluşturduğu hastalık Kara Basmak tabiriyle ifâde edilir. Ve bu durum kâbuslarla da ilgilidir.
Öksökö
Öksökö Türk ve Altay mitolojisinde Çiftbaşlı Kartal. Türklerde önemli bir mitolojik öğedir.
Bakır tırnaklıdır. Sağ kanadı ile Güneşi, sol kanadı ile Ayı kaplar. Yaşam Ağacının tepesinde yaşar. Tanrı Ülgenin sembolüdür. Gökten yıldırımlar indirir. Altın (renkli) kanatları vardır. Pençeleriyle Ay ve Güneşi tutar. Göğün kapısını bekler. Gece ve gündüzü, ak ve karayı, aydınlık ve karanlığı (yaruk ve karuk), evrendeki çiftli zıtlığı simgeler. İki kartal Yer ve Göğün tam ortasında evrenin dönüşüne uyarak birbirlerinin etrafında dönmeye başlamışlar ve sonra da birbirleriyle kaynaşıp tek varlık olmuşlardır. Tanrının güçlü bir bekçisidir. Çiftbaşlı kartal Selçuklu Devletinin bayrağında ve armalarında yer almıştır. Günümüzde Arnavutluk bayrağında da bu simge vardır. Ölümsüzlük suyunu içtiği söylenir.
Farsça Simurg (Kuş) sözcüğünün Semrük olarak değişerek eşanlamlı kullanıldığı da görülür. Çift başlı kartal motifine; eskiçağlarda Sümerler ve Hititlilerde rastlanır. Sümerlerde Lagaş kentinin simgesi çift başlı kartaldır. Onlardan; Akadlara, Asurlulara, Sasanilere ve Bizanslara geçer. Aynı zamanda Hititlilerde, Büyük krallık döneminde Hattuşa, Alacahöyük ve Yazılıkayada ki kabartmalarda, yine çift başlı kartal görülür. Anadoluda durum böyle iken; Orta Asyada şamanizme göre yer ile göğün arasındaki çelik kapıyı kartal tutar. İnsanlara gökyüzü ve yeryüzü yolculuklarında; refaket eden varlıklar, kuş şeklindedir. Kartal kuşlar arasında, ululuk ve yükseklik timsalidir. Bu yüzden; Türkler; kılıç kabzalarında, çift başlı kartal figürü kullanmışlardır. Günümüzde Türk Polis teşkilatının armasında yer alır.
Kempir
Kempir Türk ve Altay mitolojisinde ve masallarda adı geçen dev. Azman, çok büyük yaratık. Mastan (Mıstan, Bıstan) Kempir adlı bir dev insanın topuklarından kanını emer ve yer altına götürüp tutsak eder sonra da acıkınca yer. Bazen ağzından alevler saçar. Zulman Kempir adlı dişi bir dev de sık sık masallarda anılır. Yalmavuz Kempir ise dev kavramının farklı bir adıdır. Kazaklarda yaşlı çirkin bir kocakarı şeklindedir. Türkmence Kempir sözcüğü de yine yaşlı kadın demektir. Kazaklar Gökkuşağına Kempirkoşak adı verirler. Kambar Han ile de bağlantılı olma ihtimali vardır. Gökkuşağına bazen Kempirkuşak bazen de Kambarkuşak adı verilir.
Örek
Örek Türk, Tatar ve Altay halk inancında yaşayan ölü. Zombi. İnsanların öldürüldüğü ya da insan kanının akıtıldığı yerde ortaya çıktığı söylenir. Daha çok, öldürülen insanların mezarı üstünde rastlanır. Örek insanlara zarar vermez, ancak onun gezindiği görülür ya da acıklı seslerle inlediği işitilir. Bu açıdan hortlaktan farklıdır, çünkü hortlak insanlara zarar verebilir. Öldürülmüş insanların ruhu huzur bulamaz ve katilin ya kapısını çalar ya da penceresini tıklar. Katil bu nedenle aklını yitirebilir. Uzun boylu ve zayıf olup, kefenini çıkarmadan sadece yüzünü açar. Macarcadaki Ördög ile ilgilidir. İnsan öldürmenin eninde sonunda cezasız kalmayacağını anlatmaktadır.
Zombi ölümsüz bir insandır. Bu folklorik zombiler doğaüstü güçler ve şamanistik hekimliği vasıtasıyla, yaşayanlar arasında korku yaratmak amacı ile ölü insan bedenlerinin yeniden canlandırılmasıdır. Zombilerin daha korkunç versiyonları yamyamlık ögesi kullanılarak korku sinemasında sıkça sergilenmektedir.
Alpamış
Alpamış Türk ve Altay mitolojilerinde söylencesel kahraman. "Alpamsı Han" olarak da bilnir. Bâzen de çok yaygın olmasa da Manası çağrıştıracak biçimde Alıp Manaş adı verilir.
Bilinmeyen diyarlara yolculuklar yapmıştır. Masal yaratıklarıyla savaşmıştır. Anasının karnında 12 ay kalmıştır. Yedi günde yedi yaşına gelmiştir. Atının adı Şubar (Bayşubar)dır. Ulu bir ağacın tepesindeki dev kuşun yavrularını Ejderhadan (veya yılandan) kurtarır. Aya gidip gelir. Ateş kendisini yakmaz. Demir Evde hapis kalır. Kendisini hapseden Hakanın kızı tarafından kurtarılır. Aya gidip gelir. Döndüğünde nişanlısının evlendirildiğini görüp çoban kılığına girer ve yanına yaklaşarak gerçeği öğrenir. Sonunda nişanlısına (Barçın / Gülbarşın)1 kavuşur. Türk masal motiflerinin pek çoğunu bünyesinde barındıran bir öykünün kahramanıdır.
Kilin
Kilin Türk ve Altay mitolojisinde yer alan boynuzlu attır. Çoğu zaman tek boynuzlu olarak tasvir edilir. Boynuz gücü simgeler. Sözcük, güç ve toprak, çamur anlamlarını taşır. Moğolca Hilen/Kiling, Kalmukça Kileng sözcüğü korku anlamına gelir.
Tekboynuz Genel bir tâbir olarak mitolojik tek boynuzlu attır. Kafasının ortasından düz bir boynuz çıkar. Pek çok mitolojide bu motife rastlamak mümkündür. Özellikle Yunan mitolojisinde Unicorn adıyla yer alır. (Unicorn; "bir-tek" anlamına gelen uni ve boynuz anlamına gelen cornus sözcüklerinden türemiştir, Türkçe tam karşılığı Tekboynuz'dur). Onu öldürmenin lânet getireceğine inanılan efsânevi bir hayvandır. M.Ö. 5. yüzyılın sonlarında Yunanlı bir terapist olan Ctesias Tekboynuz'ların Hindistan'da bulunduklarına dair bir yazı yazmıştır. Ayrıca İncil'de de Tekboynuz'lara değinilmektedir.
Yek
Yek Türk ve Altay halk inancında İblis. Yeg veya Yiğ olarak da bilinir. İnsanoğlunu yoldan çıkaran ve kötülüğün simgesi olan varlık. Tanrıya isyan etmiştir.
Kısa boylu ve güçlü bir varlıktır. Âlemin karanlık güçlerini temsil eder. Yerin altında yaşar. Yaka adlı kötü ruh ile de bağlantılıdır. Çak (veya Çek) denilen yine Şeytan anlamını içeren sözcük ile de ilişkili görünmektedir. Ayrıca bu sözcükle bağlantılı hastalık adları vardır. Yiğ verem, Yiğnik ise dizanteri demektir. Bulgar kültüründe Yaga adlı bir cadı figürü vardır. 'Kötü ruh, şeytanın yarattığı hastalık, zarar verme' gibi anlamları da vardır. Başka sözlüklerde 'ig' ve 'iklig' biçiminde geçen ve hastalık anlamı da bulunur. Maniheizm'de yine şeytan anlamında kullanılmıştır.1 "Yeg"in Tatar dilindeki anlamı "açgözlü, doymak bilmeyen ruh" demektir. Ayrıca bazı kaynaklarda Teleğüt şamanlarının davullarını süsleyen görüntülerden biri olan "Yeg Yılan" adına da rastlanır. "Yeg Yılan" şamana yardım eder ve insanların "Yula" denilen ruhlarını şamanın buyruğuyla diğer kötü ruhlardan korur.
3 Büyük Tanrı
- Kayra Han
Kayra Han Türk ve Altay mitolojisinde Yaratıcı Tanrı. Kayır Han da denir. Baş Tanrı. Tanrıların en büyüğü ve en önde gelenidir. Her şeyin yaratıcısıdır. Mutlak üstünlüğü vardır. Göğün 17. katında oturur. Diğer Tanrıları da o yaratmıştır. Bu anlamda diğer Tanrıların kendisiyle kıyaslandığında, emirlerini yerine getiren veya verdiği görevleri yineleyen birer melek konumunda olduğu yaklaşımı yanlış olmayacaktır. Ancak İslam öncesi Türk kültüründe melek veya benzeri bir kavram yer almaz. Bu sonuca yalnızca kıyaslama yapılarak ulaşılabilir. Evrenin yazgısını belirler. İyilik yönü ağır basar. Yeryüzünü yarattıktan sonra dokuz dallı bir ağaç (çam veya kayın) dikmiştir. Bu ağaç yerle göğü birbirine bağlayan yaşam ağacı Uluğ Kayındır. İnsanların atası olan dokuz kişi bu ağacın dallarından türemiş ve dokuz boy (dokuz ırk) bu kişilerin soyundan ortaya çıkmıştır.
Tengere Kayra Han, Altaylılar'ın yanısıra Ostyaklar ve Yakutlar gibi bazı Sibiryalı toplumların mitolojilerinde yüksek derecede bir tanrı olarak saygı duyulur. Altayların yaratılış efsânesinde dünyanın yaratıcısı olarak gösterilir. Kayra Han bu efsânede ayrıca tüm Tengricilikte yeraltı âleminin tanrısı olarak tanılan Erlik Han'a ceza olarak yeraltı âleminin tanrısı olma görevini verir. Bazen Göktanrı ile eşdeğer tutulur. Ülgen, Mergen ve Kızagan adlı üç oğlu vardır. Ülgen, İyilik ve merhametini yâni cemalini; Kızagan, öfke ve intikâmını yâni celalini; Mergen ise bilgelik ve hikmetini yâni egemenliğini temsil ederler. Görkemli bir varlığa sahiptir. Somut nitelemeler pek fazla yapılmamış ancak soyut yönü üzerinde daha çok durulmuştur. Ana ve Ata olarak (hem eril hem dişil, yâni nötür olarak) tanımlandığı kaynaklar mevcuttur. İnsan biçimli olarak pek fazla tasvir edilmez. Kışı yeryüzünde yazı gökyüzünde geçirir.1 Değişik renklerde yıldırım çaktırır. Onun yıldırımına çarpılan kişi şaman olur.
Bazı batılı kaynaklarda Kuara (Kuğara) olarak geçer. Bu takdirde Urartulardaki Kuera ile bağlantılı görünmektedir. Bulgarlarda da bu isimle rastlanır. Kuğara (Koğara)nın Kayra Han ile farklı Tanrılar olduğunu öne süren görüşlerde vardır. Ayrıca Kayra Han ile Kara Han aynı kişi olarak nitelense de bu durum sesbilimsel ama yaygın bir yanlışlıktır. Çünkü Kara sözcüğü içerisinde daha çok olumsuz anlamlar barındırır. Kara Han farklı bir mitolojik kişiliktir (Oğuz Hanın babasıdır). Kara Han ile karıştırılmamalıdır.
Açıklama: Kayra Han ile Kara Han aynı kişi olarak nitelense de bu durum sesbilimsel ama yaygın bir yanlışlıktır. Çünkü Kara sözcüğü içerisinde daha çok olumsuz anlamlar barındırır. Kara Han farklı bir mitolojik kişiliktir (Oğuz Hanın babasıdır).
Ülgen Han
Ülgen Türk ve Altay mitolojisinde İyilik Tanrısıdır. Ülken (Ülgön) Han ve Moğolcada Ulgan Han. Göğün 16. katında yaşar. Kayra Hanın oğludur.Türk mitolojisinde (Tengricilik döneminde) Türklerin iyilik tanrısıdır. Tek Tanrı inancında Göktanrı'nin oğlu ve gökyüzünün hükümdarı olarak görülmüştür. Bai Ulgan, Ulgan gibi adlarla Sibirya kavimlerince de yaratıcı tanrı olarak anılır. Altaylar'da Adakutay, Yakutlar'da Ak Toyun sıfatlarıyla da tanınır. Göğün 17. katında oturan Kayra Han'dan 'dönüşüm' yoluyla yaratılan göksel üç tanrı sıralamasında ilk sırada yer alan ve göğün on yedinci (veya onaltıncı) katında oturduğuna inanılan, hava durumunu, verimliliği ve doğurganlığı yönettiği kabul edilen, sonraları işlevlenerek Göktanrı'nın yerini alan tanrıdır.
Kayra Hanın oğludur. Altın Dağda, altın kapısı olan altın bir sarayda yaşar. Altın bir taht üzerinde oturur. Kayra Handan sonra ikinci derecede öneme sahiptir. Gök cisimlerini yönetir. Göksel ve meteorolojik olayların ilk kaynağıdır. Biri ak, diğeri kara iki taşla gelerek (veya Korbolko Kuşu ile bu taşları göndererek) insanlara ateş yakmayı öğretmiştir. İyilik yapmayı sever. Uzun saçları vardır. Yanında büyük bir kalkanı bulunur. Elinde yıldırımlar gönderen bir yayı vardır. Yıldırımlar ve şimşekler onun silahıdır. Yıldırımla vurduğu yer kutsallık kazanır. Yedi oğlu ve yedi kızı vardır. Gökçe (mâvi) renk ile simgelenir. Göğün hâkimidir. Dünyayı taşımaları veya destek olmaları için üç tane balık yaratmıştır. Elindeki topuzu, yaşam ağacının köklerine benzer ve öylesine dallı budaklıdır. Bildiğimiz Güneş, Ay ve yıldızlardan (tüm gök nesnelerinden) çok uzakta yaşar. Biri sağında ve diğeri solunda iki ak Güneş bulunur. Bu gök nesnelerinin her biri kendisine ulaşmak isteyen şaman için bir engeldir. En güçlü şaman bile en fazla Altınkazık (Kutup) Yıldızına kadar ulaşabilir. Daha öteye gidemez. Betimlenirken ak, parlak, gürültücü (künürtçi), yakıcı (küygekçi), şimşekçi (yalgınçı) gibi sıfatlar kullanılır. Ezeli ve ebedi kabul edilir.
Evrenin başlangıcında yalnızca Ülgen ve Erlik vardır. Kaz ve kuğu kılığına girerek sonsuz suyun üzerinde uçarlar. Tanrı Ülgen Erlikden daha güçlüdür. Erlikin yaptığı hileleri anlamakta ve onu cezalandırmaktadır. Kayra Han ise evrenden önce de mevcuttur. Yaşlı ve bilge bir görünüm ile tasvir edilir. Üç, altı, dokuz ya da 12 yılda bir görkemli törenler yapılarak kendisine beyaz kısrak kurban edilir. Üç börkü (başlığı) vardır, uzun sakallıdır. Aslında çoğu zaman bir karısından bahsedilmediği halde birkaç yerde eşinin adı Taz Hanım (Kel Hanım)dır. Bindiği hayvan da Kelke adlı kel bir öküzdür. Moğolcada pek çok Tanrının adının sonunda yer alan Ulağan (Ulagan) sözüyle de bağlantılı görünmektedir. Vogullarda Ulgon olarak yer alır ve ateşin kaynağı olarak görülür. Mani Dini ile birlikte Ahura Mazda (Hürmüz) ile özdeşleşmiştir1. Bu nedenle bir ünvan olarak Moğol mitolojisinde "Hormosta", Türk mitolojisinde "Kurbustan"2 adıyla da yer alır. Moğollara göre 55 Batı Tanrısının başında bulunur3. Türk Mitolojisi'ndeki karşı imgesi Yeraltı Âleminin Hükümdarı ve kötülük Tanrısı Erlik Han'dır.
- Erlik Han
Erlik Han Türk ve Altay mitolojisinde Kötülük Tanrısı. Erlik Han eski Türklerin inancı Tengricilikte yeraltı âleminin efendisidir. (Yerlik/Erlik de denir). Moğollar ise Erleg veya Yerleg derler. Günümüzde iblis olarak kullanılan bir tür cin) olmasına rağmen kötülüğü simgeleyen bir tanrı ruhudur. Altayların bir yaradılış efsânesine göre Erlik Han, dünyanın yaradılışında Tengri'ye karşı fenalık yapmış ve Tengri onu ceza olarak yeraltı âleminin efendisi yapmıştır. Erlik Han, yeraltı Âleminin en alt katında yeşil demirden bir sarayda, gümüşten bir tahtın üzerinde oturur. Orada kendine koyu kırmızı parlıyan ve çok az ışık veren bir güneş yaratmıştır. Emirinde dokuz semerli boğası vardır.
Erlik Han lânetlenmiştir, Tanrı Ülgen "fenalık ettin, senin halkın da hep hileciler, fenalık düşünenler olsun der." ve yarattığı karada dokuz dallı çam ağacının dokuz dalından kendi halkını türetir. Erlik bu halk benim olsun der tanrıya. Tanrı da ona git kendi halkını kendin bul deyip Erlik'i geri çevirir. Tanrının halkının bu agacın yalnız doğuya bakan5dalından istifade etmelerine izin verilmiştir. Kalan dört dal yasaklamıştır. Erlik gidip bu halkı baştan çıkarır. Erkek olan Törüngey ile dişi olan Eje, Erlik'in şu sözüne kanarlar "Bu dört dal aslında size yasak değildir, meyveleri de pek tatlıdır. Dilediğinizce yiyin." Erlik sonra ağaca bekçi bulunan yılan uyurken ağzına girer ve ağaca çıkar, Ece'ye müsaade ettiğini söyler. Bunun üstüne Ece meyveden yer, Törüngey'in de agzına sürer. Tanrı durumu fark eder ve Erlik'i yer altına gönderir. Eje'ye "Sen benim sözümü tutmadın bundan sonra gebe kalasın ve doğum sancıları çekesin" der. Yılana "Sen benim sözümü tutmadın, bundan böyle Şeytan diye bilinesin, herkes seni ezmeye öldürmeye çalışsın" der. Törüngeye "Sen benim sözümü tutmadın, 9 kızın 9 oğlun olacak ve hepsinden sen sorumlu olacaksın, insan neslini sen çoğaltacaksın"der. "Hepinizi hanemden kovuyorum, dünyaya gönderiyorum, burda sizi ben beslerdim, ben korurdum, artık kendinizi besleyip koruyacaksınız, bir dahada sesimi duymayacaksınız" diye ekler. Böylece Erlik insanoğluna ilk kötülüğünü etmiş olur.
Erlik; sağlam gövdeli, atletik yapılı yaşlı bir varlık olarak düşünülür. Gözleri, kaşları kara renklidir. Çatal sakalı dizlerine değin uzanmıştır. Yaban domuzunun azı dişlerine benzeyen bıyığı kulakları üzerine yerleşmiştir. Kara ve kıvırcık saçlıdır. Çenesi tokmağa, boynuzları ağaç köklerine benzer. Kana benzer parlak yüzlü Erlik'in, kara demirden kılıcı ve kalkanı vardır. Bineği kara at ya da kara boğadır (belki de öküz). Erklig Kan, Eski Uygur sanatında boğa ya da öküze binmiş olarak tasvir edilmiştir ki bunu, Osmanlı kozmolojisindeki dünyanın öküz üstünde durduğunu anlatan efsâne ile aynı köke bağlamak mümkündür.
Kötülüklerin kaynağıdır. Yeraltında yaşar. Saçları, gözleri ve kaşları ile atı karadır. Çatal (çiftli) sakalı dizlerine kadar uzamıştır. Boynuzları ağaç köklerine, bıyıkları yaban domuzunun dişlerine benzer. Yatağı kunduz derisindendir. Kadehi insan kafatasındandır. Kamçısı karayılandandır. Körüğü, çekici ve örsü vardır. Dokuz oğlu ile dokuz kızı vardır. Çenesi tokmak gibidir. Eyerlenmiş dokuz boğası vardır. Gümüş bir tahtı vardır. Yeraltında demir sarayında yaşar. Yassı demirden bir kalkanı bulunur. Kılıcı geniş ağızlı bir paladır. İhtiyar ve çirkin bir görüntüye sahiptir. Kara renkle simgelenir. Kendisine kara at kurban edilir. Kayra Han ilk önce bir varlık yaratmış onun aracılığı ile de yeryüzünü, dağları, vadileri meydana getirmiştir. Bu varlığın kendisine baş kaldırması üzerine, ona Erlik adını vererek ışık evreninden yeraltına atmış, ayrıca yerden dokuz dallı bir ağaç büyüterek her dalında değişik bir cins insan yaratmıştır. Sonsuz suların içinden toprak (balçık) çıkarma görevi ona verilmiş fakat Erlik yeryüzü yaratılırken ağzında kendisi için bir parça toprak saklamış fakat bu yaptığı anlaşılınca cezalandırılmıştır. Bilgisiz, yıkıcıdır.
Düzen ve barış istemez. Huzura karşıdır, yeryüzünü karıştırmak ister. Sonsuz karanlıkların içinde yaşar. İradesi yoktur. İradesizliği simgeler. Affedilir fakat hemen ardından kötülüğe dalar. Evrenin başlangıcında yalnızca Ülgen ve Erlik vardır. Kaz ve kuğu kılığına girerek sonsuz suyun üzerinde uçarlar. Kayra Han ise evrenden önce de mevcuttur. İki köpeğinin adı Kazar ve Pazardır. Yeraltındaki ırmağın kenarında, yüksek bir dağın eteğinde kırk köşeli taş evinde yaşar. Çelik mızrak şeklinde bir tılsımı vardır. Bir insanın eline geçtiğinde ölümcül bir silah olur. Tüm düşmanları yok eder. Gözkapakları bir karış, saçları dimdik, yüzü kan gibi kırmızıdır. Bıyığı kıvrılarak kulağına asılmıştır. Vücûdu yılanlarla kaplıdır. Domuz boynuzlu öküzünün sırtında yolculuk yapar. Kızlarının hiçbirinin adı yoktur. Kötü ruhların tamamı onun egemenliği altındadır. Pora Ninci ve Kara Ninci adlı iki yardımcısı vardır. Gökten kovulduğunda yardımcı ve hizmetkârları da onunla birlikte yere dökülmüştür. O hızla toprağın altına saplanmışlardır. Erliğin gelişiyle âleme aniden karanlık çöker, rüzgâr eser, fırtına kopar, yer sarsılır. Yeraltını kara bir güneşle aydınlatır. 1980 yılında Moğolistanda bulunan bir dinozora Erlik ismine istinaden Erlikosaurus adı verilmiştir.
* Kara Oğlanlar (Erlik Han'ın Çocukları)
Karaoğlanlar Türk ve Altay mitolojisinde Kötülük Tanrıları. Kara-Erler de denir. Erlik Hanın oğullarıdırlar. Sayıları dokuzdur. Moğolların Dokuz Kana Susamış Tanrıları ile benzerlik gösterirler. İnsanlara kötülükler getiren kara fırtınalar estirir, kan yağmurları yağdırırlar. Erlikin sarayının veya yeraltının kapılarını bekledikleri için Kapı Bekçileri diye anılırlar.
1. Karaş Han
2. Matır Han
3. Şıngay Han
4. Kümür Han
5. Badış Han
6. Yabaş Han
7. Temir Han
8. Uçar Han
9. Kerey Han
- Karaş Han
Karaş Han Türk ve Altay mitolojisinde Karanlık Tanrısı. Karış Han olarak da bilinir. Altay mitolojisinde, Erlik'in dokuz oğlundan biri olduğuna inanılan ve Yeryüzü'ndeki kötülükleri yönetenler arasında yer aldığı kabul edilen tanrıdır. Karanlığı oluşturur. Geceleri hüküm sürer. Erlik Hanın oğludur. Sert yapılı, iri vücutlu olarak anlatılır. Kara Yılanları vardır.
- Matır Han
Matır Han Türk ve Altay mitolojisinde Cesâret Tanrısı. Matur (Patur, Patır, Batur) Han olarak da söylenir. Korkusuz bir savaş tanrısıdır. Erlik Hanın oğludur. Taş bilekli olarak betimlenir.
- Şıngay Han
Şıngay Han Türk ve Altay mitolojisinde Kargaşa Tanrısı. Çıngay Han olarak da bilinir. Yeryüzünde kargaşa çıkarır. Karışıklığa sebebiyet verir. Erlik Hanın oğludur. Her yeri alt üst eden olarak tanımlanır.
- Kümür Han
Kömür Han - Türk ve Altay mitolojisinde bir kötülük tanrısı. İsmi nedeniyle Kömür Tanrısı olarak da bilinir. Kömir (Kümür Kümir) Han olarak da söylenir. Erlik'in dokuz oğlundan biri olduğuna inanılan ve Yeryüzü'ndeki kötülükleri yönetenler arasında yer aldığına inanılan ve kamla Erlik arasında arabuluculuk yaptığı kabul edilen tanrıdır. Kapkara bir görünümü vardır. Gömleği kara dumandandır. Yeraltında yaşar. Kötü ruhların ve şeytanların başı ve yöneticisi olarak görülür.
- Badış Han
Badış Türk ve Altay mitolojilerinde Felaket Tanrısı. Yeryüzünde felaketlere neden olur. Kıranlar ve afetler, salgınlar onun elinden gelir. İnsanların başına zorluklar getirir. Erlik Hanın oğludur. Bastığında toprak yerinden oynar, değirmen taşlarını yutar. Demir kaşağılı olarak söylenir. Çolak (tek kollu) olarak anılır. Ancak bu tek kolunda dokuz insanın kollarının gücü vardır. Çolak sözcüğü günümüzde de Anadoluda tek kollu kimseler için kullanılan bir tanımlamadır.
- Yabaş Han
Yabaş Han Türk ve Altay mitolojisinde Bozgun Tanrısı. Cabaş Han olarak da anılır. Yeryüzünde kötülüklere ve bozgunculuğa sebebiyet verir. Karakam (kötücül şaman) ile Erlik arasında arabulucuk yapar. Erlik Hanın oğludur. Aygır yeleli olarak betimlenir.
- Temir Han
Temir Han Türk ve Altay mitolojisinde Demir Tanrısı. Temür (Timür) Han olarak da bilinir. Moğollar Tömür Han derler. Demir madenlerini, demirci ocaklarını ve demircileri korur. "Akacak kanı yok, çıkacak canı yok" diye anlatılır. Pek çok boyların halkı and içtiklerinde, demiri ululamak için kılıcı çıkararak yanlamasına öne korlar. "Bu demir, gök renkli girsin kızıl renkli çıksın" derler ki "sözünde durmasan kılı kanına bulansın, demir senden öcünü alsın" demektir.
- Uçar Han
Uçar Han Türk ve Altay mitolojisinde Haber Tanrısı. Kötü haberleri getiren tanrıdır. Erlik Hanın oğludur. Bazen casusların tanrısı olarak görülür. Türklerde "Çaşıt", casus demektir. Çaşmak/Çaşıtlamak ise casusluk yapmak anlamına gelir. Uçar Han da çaşıtları (casusları) korur.
- Kerey Han
Kerey Han Türk ve Altay mitolojisinde Arabozuculuk Tanrısı. Kirey Han olarak da söylenir. Yeryüzündeki kötülükleri yönetir. İnsanlar arasına nifak sokar. Erlik Hanın oğludur. "Yes"/"Ças" (demir) bilekli olarak betimlenir. Yedi otağı bulunur. Ayrıca Moğol efsânelerinde adı geçen Kirey Han ile de isimsel benzerliği bulunmaktadır.
* Ak Oğlanlar (Ülgen Han'ın Çocukları)
Ak Oğlanlar Türk ve Altay mitolojisinde İyilik Tanrıları. Ağ Oğlanlar veya Ak-Erler de denir. Ülgen Hanın oğullarıdırlar. Kıyatlar adı da verilir. Yedi kardeştirler. Yedi Altay boyunun koruyucusudurlar. Yedi Kat yeraltını sembolize ederler. Kıyat sözcüğü aynı adlı bir Moğol boyunu çağrıştırmaktadır. Moğollarda Kıyat ve Kıyan adlı iki akraba boy vardır. Ak Oğlanların adları şu şekildedir:
1. Karşıt Han
2. Pura Han
3. Burça Han
4. Yaşıl Han
5. Karakuş Han
6. Kanım Han
7. Baktı Han
- Karşıt Han
Karşıt Han Türk ve Altay mitolojisinde Temizlik Tanrısı. Karzıt olarak da tanınır. İnsanlara temizliği öğretmiştir. Ülgen Hanın oğludur. Ülgenin oğulları içinde en duygulu olanıdır. Temizlik Türk kültüründe çok önemli bir yere sahiptir. Su, ateş, toprak temizleyici unsurlar olarak görülmüştür. Su zaten en önemli temizleyicidir. Ateşin de gözle görülmeyen mikroskobik canlıları öldürdüğü günümüzde bilimsel bir gerçektir. Toprak ise ölen canlıların gömülerek hastalıklara neden olmalarını engeller. Köylerde kadınlar, kimyasal temizleyicilerin bulunmadığı dönemlerde tabak, çanak gibi mutfak gereçlerini ırmak ve dere kıyılarında mil ile (balçıklı kum) veya külle ovalayarak temizlemekteydiler. Karşıt Han, temiz insanlara yardımcı olur.
- Pura Han
Pura Han Türk ve Altay mitolojisinde At Tanrısı. Bura Han olarak da bilinir. Şamanların göğe çıkmak için kullandıkları atlara Pura (Bura) adı verilir. Sonraları İslamdaki Burak adlı binek ile özdeşleşmiştir. Bu hayvanlar kurt başlı olarak betimlenirler. Bu atları kendilerine Pura Han getirir. Pura Han ve Puralar şamanı kötü ruhlardan korurlar. Ülgen Hanın oğludur. Şamanların gökyüzüne çıkmak için kullandıkları, kurt başlı atların adı. Bu atlar şamanları kötü ruhlardan korurdu.
- Burça Han
Burça Han Türk ve Altay mitolojisinde gönenç tanrısı. Yeryüzündeki huzur ve refah meydana getirir. Tanrı Ülgenin oğludur.
- Yaşıl Han
Yaşıl Han Türk ve Altay mitolojisinde Doğa Tanrısı. Yeşil Han veya Çeçil (Çecil, Cecil) Han olarak da söylenir. Doğayı korur, bitkilere can verir. Yedi Altay boyundan birisinin koruyucusudur. Doğanın yeşillenmesini ve doğumunu (baharı) yönetir. Tanrı Ülgenin oğludur. Türk kültürü doğayla bütünleşik ve onu kendi parçası gibi gören bir yaklaşıma sahiptir. Doğayı tüketmeyi ve onu cansız bir nesne görmeyi hiçbir zaman kabul etmemiştir. Bunun en somut örneği Yaşıl Handır. Bahar aylarında derelere ve göllere dökülen sütler, çökelekler, peynirler, ekmekler hem bir Saçı (Kansız Kurban) hem de buralardaki canlılar için bir besin niteliğindedir. Doğaya yönelik bu saygıyı şu cümlelerde rahatlıkla görebiliriz.
- Karakuş Han
Karakuş Han Türk ve Altay mitolojisinde Kuşlar Tanrısı. Karaguş veya Harahus olarak da anılır. Karağuş şeklinde de söylenir. Kuşlara hükmeder. Tanrı Ülgenin oğludur.1 Karakuş Türklerde büyük ve yırtıcı kuşları tanımlamakta kullanılan ortak bir tabirdir. Ayrıca, kam'ın ayin sırasında yaptığı hareketlerin, bazı yörelerde rastlanan kartal oyunu ile temsil edildiği görülmektedir. Kartal oyunu Siirt'te, Harahusta, Urfa ve Adıyamanda Karakustana şeklinde söylenir. Hınıs'ta ise Yarkusta oyunu denir. Bu oyunun Karakuş Hana bir saygı içermesi de muhtemeldir.
- Kanım Han
Kanım Han Türk ve Altay mitolojisinde Güven Tanrısı. Yeryüzündeki dürüst ve güvenilir insanları korur. Ülgen Hanın oğludur. Er Kanım olarak anılır. Güvenilirlik Türk inanç sistemindeki önemli kavramlardan birisidir. Eline, beline, diline sâhip ol! (Hacı Bektaş-ı Veli) sözü bu anlayışın en özlü ve en muhteşem anlatımıdır.
- Baktı Han
Baktı Han Türk ve Altay mitolojisinde Lütuf Tanrısı. Paktı Han olarak da söylenir. Yeryüzündeki iyiliklere vesile olur. İnsanlara lütufta bulunur. Tanrı Ülgenin oğludur. Şor Türklerinde güz mevsiminde kendisine Paktıgan adı verilen bir tören yapılır. Adı Koça Han ile birlikte anılır. Kök (bahar) mevsiminde ise Koçagan töreni gerçekleştirilir.
* Diğer Tanrılar
Al Ana
Al Ana Türk, Altay, Tatar, Yakut ve Moğol mitolojilerinde Kötülük Tanrıçasıdır. Hal Ana olarak da bilinir. Kızıl renkli giysileri olan, kızıl saçlı bir kadındır. Kötücül ruhlar olan Albıslar kendisine bağlıdır. Çirkin, saçları dağınık, gözleri kanlı, uzun tırnaklı, uzun boylu, çok kuvvetli olarak tanımlanır.2 Deveyle güreşebilecek kadar uzun olduğu söylenir. Bazen Albıs ile özdeş olarak düşünülür fakat aslında tüm Albısların başı ve yöneticisidir. Türk halk anlayışında de Al Ana karşılığında Al Ata şeklinde eril bir varlık bulunmaz. Fakat Moğollaradaki Gal Han (Gal Eseg Ateş Ata) kökensel benzerlik itibariyle Ala Ananın yansıması olarak düşünülebilir.
Al (Hal) Kavramı
Türklerde kötülüğü, yakıcılığı, şehveti, aldatmayı ifâde eden bir anlayıştır. Kökleri târih öncesi çağlara ve hattâ Türk dilinin ilk oluşum dönemlerine kadar uzanır. Bulgar, Makedon, Sırp kültürlerine de geçmiştir. Bu toplumlarda Ala (Hala) adıyla tarım arazilerini, bağları, tarlaları mahveden yıldırımlar ve bulutlar gönderen dişi bir şeytan olarak görünür. Al adı ise Kafkas, Fars, Kürt ve hattâ Rus halk kültüründe bile karşımıza çıkar. Ermenicede Alk (Alh) biçimindedir. Doğumla ilgili sorunlara sebebiyet veren bir varlıktır, bunların tamamında. Ermeni mitolojisinde sinirli bir hayâlet olarak yer alır.
Adagan
Adagan Han Türk ve Altay mitolojisinde Dağ Tanrısı. Atagan Han veya Adahan Han olarak da bilinir. Dağları ve üzerinde yaşayan varlıkları korur. Özellikle dağlardaki at ve sığır sürülerinin koruyuculuğunu yapar. Buralardaki canlılara zarar verenlere çok kızar. Eski biçiminin Pataghan olduğunu ileri süren görüşler vardır. Koruduğu varlıkları kıskandığı söylenir.
Mergen
Mergen Han Türk ve Altay mitolojisinde Akıl Tanrısı. Pergen Han olarak da bilinir. Herşeyi bilir. Aklı ve zekâyı temsil eder. Göğün yedinci katında oturur. Bilgelik sahibidir. Herşeyi bildiği için her şeye gücü yeter. Oku ve yayı vardır. Bilgeliğiyle attığı ok hedefini şaşırmaz. İnsanlara bilgelik verir. Bilimi ve felsefeyi simgeler. Tanrı Ülgen'in oğlu olarak kabul edilir. Mergen, ayrıca masal ve efsâne kahramanlarında bir ünvan olarak kullanılır; Kan Mergen, Ay Mergen, Kartaga Mergen, Südey Mergen gibi.
Aldacı
Aldacı Türk ve Altay mitolojisinde Ölüm Tanrısı. "Aldaçı Han" olarak da bilinir. Yeraltı tanrısı Erlik'in insanların canını alması için yeryüzüne gönderdiği1 ve onun elçisi olduğuna inanılan kötü ruh. Ölüm meleği. İslâmiyet sonrası Azrail ile özdeşleşmiştir.
Bu inanç Türklerin başka dinlerin etkisinde kalmalarıyla oluşmuştur. Uzun kara giysileri ve kara bir atı vardır. Görünümü heybetli ve korku vericidir. Geçtiği yerlere korku salar. Yönettiği ölüm ruhlarına da Aldaçılar adı verilir. Altaylılara göre ölü bir evden çıktıktan sonra Aldacı denilen kötü ruhlar evde kalır. Bunun için o evden yedi gün dışarıya eşya verilmez ve içeriye de alınmaz. Ev, yedi gün sonra temizlenir ve ancak sonrasında o eve girilip yemek yapılır.
Azna Han
Azna Han Türk ve Altay mitolojisinde Fesat Tanrısı. Yaygın olarak Ayna Han adıyla da bilinir. Adna Han da denir. Yeryüzünde kargaşa çıkarır. Kötülüğe dair tüm nitelikleri bünyesinde barındırır. Fırsat bulduğunda İnsanlara ve yeryüzüne zarar verir. Yeraltında yaşar.
Ayna Hana bağlı kötü ruhlar vardır ve onlar da Aynalar (Aznalar) adıyla anılır. Yeryüzünde kötülük çıkarmak istediği zaman bu ruhları gönderir. Aynalar bu anlamda şeytan kavramı ile özdeşleşmişlerdir.1 İnsanların ruhlarını çalıp götürerek hastalık verirler. Bazen Ayna Han, çocukları çalar ve kaçırır. Bazı Türk boylarında Cuma veya Perşembe gününe Ayna Gün adı verilmiştir.2 Burada bu günlere yüklenen olumsuz bir anlamdan daha çok, yeraltındaki ruhların sadece o gün izin verilerek dünyadaki evlerini görmelerine izin verildiği için bu adı taşıdığı anlaşılmaktadır. Bazen destanlarda Ayına Hotun (Ayna Hanım) adlı dişi bir karaktere de rastlanır.
Çakay Han
Çakay Türk ve Altay mitolojisinde Yıldırım Tanrısı. Çakkay veya Şakkay olarak da bilinir. Şimşekler ve yıldırımlar çaktırır. Yayına koyup attığı oklar yıldırımlardır. Yerdeki kötü ruhları izler ve onların saklandığı ağaçların üzerine ateşini gönderir. Yıldırım düşen ağaçtan bir parça alınıp saklanırsa eve kötü ruhların girmesi engellenir. Bazı Türk toplulukları Yıldırım Tanrısı'na süt yada ayranı saçı (cansız kurban) olarak verirler. Süt yıldırım ateşini söndürebilen ve uzak tutabilen tek şeydir.
Yıldırımın düştüğü yer, artık Çakay Hana aittir ve orayı kimse mülk edinmez. Moğollar şimşek ve yıldırımdan korkarken Türkler bundan sevinç duyarlar. Moğol tarihinde yıldırım ve kapalı gökyüzü nedeniyle yarım kalan veya kaybedilen savaşlar olduğu söylenir. Türkler yıldırım düşünce at sürüp göğe ok atarak bu sevinçlerini gösterirler. Yıldırım baharda Yenigünün (Yeniyılın) haberscisi demektir. Çünkü yıldırım da Tanrının okudur. Onun oklarını kabul ettiğini böyle bildirmek gerekir. Ayrıca yıldırımın düştüğü yere tapınak yapılır. Yeryüzündeki tüm ilkel toplulukların ortak belleklerinde mutlaka yıldırımlara dair anılar (söylenceler) bulunur.
Zada Han
Zada Han Türk, Moğol ve Altay mitolojisinde Rüzgâr Tanrısı. Yada Han olarak da bilinir. Moğollar Zasa Han derler. Rüzgârlar ve fırtınalar onun emrindedir. 13 rüzgârın kesiştiği yerde yaşar. Yağmur yağdırır, fırtınalar estirir. Yada Taşının sahibi ve hâkimidir. Rüzgârların üzerine bir ata biner gibi binip yolculuklar yapar. İstediği yere böylece bir anda ulaşır. Kahverengi bir atı vardır ver bu atın şahin kanatları bulunur. Onunla birlikte rüzgârları sürer. Moğollara göre bu Tanrı Boğa kılığına girer. Yada taşı doğa olaylarını kontrol edebilen, özellikle de yağmur yağdırabilen büyülü bir taştır ve kamların kullanabilmesi için yeryüzüne Zada Han tarafından gönderilir.
Zada Taşı
Türk halk inancında yağmur yağdıran büyü taşıdır. Zada Han'ın bu taşın koruyucusu olduğuna inanılır. Bu taşı eline geçiren istediği gibi yağmur ve kar yağdırılabilir, hava olaylarına tesir edilebilir. Yağmur, kar ve don getirebilir. Yumruk büyüklüğünde ve koyu renklidirler. Üzerleri damar damar çizgilidir. Soğukturlar. İçinden sesler gelir fakat içi boş değildir. Kullanıldıkça zayıflar ve gücü geçer.
Akbuğa
Akbuğa Türk ve Altay mitoljisinde Tıp Tanrısı. Akböğe (Akböke, Akbüke, Akbüğe) olarak da bilinir. Hekimlerin koruyucusudur. Kolunda taşıdığı büyük beyaz bir yılan ile simgelenir. Hekimler kendisine dua ederler ve yardım dilerler. Elinde bilgiyi ve bilgeliği temsil eden bir asası vardır. Bu asa ile kime dokunursa hemen iyileşir. Ak Yılanı ise yeryüzündeki yılanlardan farklı olarak ağulu (zehirli) değildir. Onun ağusu ilaçtır, her tür hastalığı sağaltır.
Tıp ve Yılan
Beyaz Yılan (veya yalnızca yılan) pek çok kültürde tıp biliminin simgesidir. Çünkü yılan yaşam, ölüm, sihir ve bilgi ile ilişkilidir. Bunun başlıca iki nedeni vardır.
Yılanların deri değiştirmesi insanlarışaşırtmış hattâ aldatmıştır. Çünkü bir tür ölümsüzleşmedir deri değiştirmek.
Yılanlar yeraltındaki ve yerüstünde dolaşırlar. Toprağın altında, üstünde, suda yâni heryerde yaşarlar. Sanki yerin altından (ölüler diyarından) çıkıp gelir, Gılgamış destanında olduğu gibi insanın bulduğu ölümsüzlük otunu çalıp giderler. Ölüler diyârı (toprağın altı) ile yaşayanlar diyârı (toprağın üstü) arasında dolaşırlar.
Akça Han
Akça Han Türk, Anadolu ve Altay mitolojilerinde adı geçen söylencesel hakan. Ak Han veya Ağ Han da denilir. (Ak Ata ile karışmaması için Akça Han biçimi tercih edilebilir.) İyiliği temsil eder.
İnsanlığı korumakla görevlidir. Ak Dağda yaşar. Ak bir atı vardır. Dokuz memleketi (kıtayı) idare eder. Soylu olan insanları ve hakanları simgeler. İnsanlığı korumakla görevlidir.1 Aksoylu tabiri bu anlamda kullanılan bir sözcüktür. Anadoluda kızı sularda boğulan Ağca Bey adlı kişinin söylenceleri anlatılır. Bu kişinin Akça Han ile aynı kişi olma ihtimali yüksektir çünkü motifler birebir örtüşmektedir. Ak Ata ile karıştırılmamalıdır. Yine de pek çok metinde Akça Han, Ak Ata ile özdeşleştirilmektedir. Karşıtı Kara Han'dır.
Cılka
Cılka Han Türk, Yakut ve Altay mitolojisinde Çocuk Tanrısı. Çocuk doğduğunda kaderini belirler. Doğumu yapan kadını da korur. Çocuğu olamayan kadınlar tarafından ondan çocuk dilenir.
Yakutların mitolojik inançlarında, iyiliksever ve "Ayıhı"lardan olan bir ruhtur. İnanışa göre, "Cılka Han", çocuk doğduğunda onun kaderini belirler. Mitolojik metinlerde, onun ve eşinin göklerde yaşadığı söylenir. Doğum ruhu çocuk vermediği zaman, Yakutlar çocuğu bu kez "Cılka Han"dan dilerler.1 Canını "Cılka Han"ın verdiği çocuğun geleceği iyi olur ve bu çocuk, herhangi bir hastalıktan veya kazadan dolayı ölmez. Havyanların telef olduğu veya kuraklık zamanlarda, yine "Cılka Han"a yalvarılıp dua edilir.
Andar Han
Andar Han Türk ve Altay mitolojilerinde Ateş Tanrısı. Andır Han olarak da bilinir. Ateşi korur. Bazen kızarak yeryüzünde yangınlara neden olur. Elinde bir yola (meşale) ile betimlenir. Saçları ateştendir. Gözleri alev saçar. Heybetli ve kaslı bir görünümü vardır. Meşalesi kendiliğinden hiç sönmeden sürekli yanar. Bitkilerin koruyucu Tanrısı olarak da görülür. Yeraltının veya cehennemin koruyucusu1 olarak da söylenir.
Azerbaycan Türkçesinde "andıra kalmak", Anadolu halk dilindeki "ender kalmak" deyimleri beddua amaçlı olarak "kahrolsun" ve "lânet olsun" anlamlarında kullanılır. Azerbaycan dilinde, mecâzî olarak kara ve çirkin manasında kullanılan, "enter" sözünün kökeni de yine "Andır" ile bağlantılıdır.
Atay Han
Atay Han Türk ve Moğol mitolojilerinde Ceza Tanrısı. Suçluları cezalandırır. Hiçbir suçu cezasız bırakmaz. Ordusunda 6666 tane yenilmez askeri vardır. Galta Ulan (Kızıl Ateş) olarak da bilinir. Karısının adı Mayasdır. Moğol mitolojisinde çok önemli bir yere sahiptir, üst düzey Tanrılar arasında yer alır. Moğollara göre 44 Doğu Tanrısının başıdır. Üç oğlu vardır. (Üç Şaraday Hanlar): - Sagan Hasar, - Şara Hasar, - Hara Hasar.
Arsan Dolay
Arsan Dolay Türk ve Yakut mitolojisinde açgözlülük tanrısı. Dulay Han veya Doğulay Han olarak da bilinir. Sınırsız servete sahiptir. Kötü ruhların bir kısmının önderi konumundadır. Boynuzlu ve sakallıdır. Gölgesi yoktur. Karısı ve yedi oğlu vardır.
Şeytâni güçlerle bağlantısının bir simgesi olarak, boynuzlu ve sakallı düşünülen ve hesapsız servete sâhip olan Arsan Dolay Han, yeraltı dünyasının en derin katında yaşayan bir varlıktır. Kendisinin dikkatinin çekilmesinden korkulduğu için adının söylenmesinden sakınılır.1 Oğullarından her biri, bir kötü ruh takımının başında bulunur. Bu ruhlar insanlara çeşitli acılar yaşatırlar. Bu acılardan korunmak için, onlara kanlı hayvan kurban verilmesi gerekir.
Utkaçı
Utkaçı Han Türk ve Altay mitolojisinde Kurban Tanrısı. Utkuçı da denir. Kurbanları Ülgene iletir. Gökyüzünde yaşar. Ülgene en yakın tanrıdır. Şamanlar trans halindeyken getirdiği kurbanı alarak Ülgene götürür. Çünkü şaman en fazla Altınkazık (Kutup) Yıldızına kadar ulaşabilir. Geri dönen Şamana ise kaz (olasılıkla düşünsel ilham) hediye eder. Şaman bu kaza binerek geri döner.
Ak Ata
Ak Ata Türk, Tatar, Altay, Yakut, Çuvaş mitolojilerinde Deniz Tanrısı. Değişik Türk dillerinde Ağ Ata, Ürüng Ede, Şura (Sura, Sor) Ede olarak da bilinir. Moğollar ise Sagan (Sagağan, Saj) Ecege olarak anarlar.
Dünyanın diğer ucunda yer alan kutsal okyanusta yâni Akdenizde yaşar. Demir Yaylı olarak betimlenir. Demir Yay gücü simgeler. Balık kılığına girebilir. Su ezeli başlangıcı ve yaratıcı karmaşıklığı simgeler. Dünyanın yaratılışı doğrudan su ile bağlantılıdır. Ayrıca insan vücûdunun ve dünyanın dörtte üçü sudur. Denizler sonsuzluğu ve Tanrısal kapsayıcılığı sembolize eder. Kısır kadınlar mağaralarda duvarlardan damlayan suları içtiklerinde ve nisan yağmurlarını bir kapta biriktirip içtiklerinde çocuk sahibi olacaklarına inanırlar.
Suyun şekilsiz ve yapısız oluşu onu bir madde olarak algılamaktan ziyade kut kavramı ile ilişkilendirilmesine sebep olmuştur. Aynı şekilsizlik ve enerji olarak algılama durumu ateş için de geçerlidir. Su bir sınırdır, burada uygarlık biter; ötesi farklı bir algıya açıktır. Yüzeyi ayna gibi ters görüntü verir. Ruh da su gibi akışkan ve biçimsizdir. Sulardaki varlıklar yaşlanmazlar hastalanmaz ve çirkinleşmezler.
Bekenbey
Bekenbey Türk mitolojisinde Adâlet Tanrısı. Yeryüzünde adaleti sağlar. Adil insanları korur. Yarganlar (yargıçlar) doğru kararlar verebilmek için kendisinden yardım isterler. Elinde sivri dişleri olan büyük bir topuzu vardır. Bu topuzla adaleti çiğneyenleri cezalandırır. Adâlet toplumun en önemli unsurlarından biridir ve Türk tarihinde kağanları, padişahları hiç korkmadan adilce yargılayan, hattâ cezalar veren yargıçların bulunduğu anlatılır. Osmanlı tarihiyle ilgili olarak anlatılan bir kıssada, bir sultanı yargılayan yargıcın Verdiğim cezayı kabul etmeseydi bununla kafana vuracaktım diyerek arkasında sakladığı topuzunu göstermesi de konuyla ilgili olabilir. Topuz, adaleti simgeleyen bir nesnedir. Fakat bu adaleti tesis etmek için gerektiğinde zor kullanılcağını vurgular. Adâlet arzusu insanın var olduğu her yerde mevcuttur ve insanoğlunun düzen isteğiyle, hakkı yenildiğinde hissettiği öç alma duygusunun varlığı nedeniyle ortaya çıkmıştır.
Ağaç Ata
Ağaç Ata Türk Mitolojisinde ve halk kültüründe Ağaç Tanrı. Farklı şivelerde Ağaç (Ağaş, Ağas, Yağaç, Yığaç, Cığaç, Eves) Ata olarak da bilinir. Moğolcada Mod ve Modun (Modon) Eçege olarak söylenir.
Bazı Türk boyları örneğin Uygurlar ağaçtan türediklerine inanırlar. İki nehrin kavşağında1 bulunan bir adacığın tam ortasında yanyana duran iki ağacın arasına düşen yıldırımlar sonrasında beş tane çadır belirir ve içlerinde birer tane çocuk oturmaktadır. Bu çocuklar o bölgedeki kavimlerce bulunurlar ve onların içinde yetişip büyürler ve Uygurların ataları olurlar. Gidip o iki ağaca saygı gösterirler ve bunun üzerine ağaçlar konuşup kendilerine alkımada (hayırdua) bulunurlar.
Ağaç Ana
Ağaç Ana Türk mitolojisinde ve halk kültüründe Ağaç Tanrıça. Farklı şivelerde Ağaç (Ağaş, Ağas, Yağaç, Yığaç, Cığaç, Eves) Ana olarak da bilinir. Moğolcada Mod ve Modun (Modon) Eçe olarak söylenir.
Yerle göğü birbirine bağlayan yaşam ağacı Ulu Kayını (Bay Tereki) korur. Bazı Türk boyları ağaçtan türediklerine inanırlar. Örneğin bir boyun adı olan Kıpçak kelimesi, Ağaç Kovuğu demektir. Kıpçakı annesi, bir adanın ortasında bulunan ağacın kovuğunda doğurmuştur. Kıpçaklar da onun soyundan türemişlerdir. Aslında ağaç kovuğunun içerisinde yer alan kadın motifinin sonraki çağlarda, söylenceyi daha gerçekçi bir hale getirmek için oluşturulduğu anlaşılmaktadır. Daha eski dönemlerde doğrudan ağaçtan doğma şeklinde bir anlayışın varolduğu rahatlıkla söylenebilir ve buradaki ağaç da aslında sıradan bir ağaç olmayıp, Ulu Kayındır. Çünkü o, tüm yaşamı ve doğurganlığı simgelemektedir.
Bir benzetim yapıldığında Oğuz Hanın ilk eşinin de Ağaç Ana kavramıyla bağlantılı olduğu görülebilir. Oğuz Hanın bulduğu bu kız da bir ağacın ortasında oturmaktadır. Ve daha sonra doğurduğu üç oğlundan türeyen Üçoklar adı verilen Türk boylarının anası olarak kabul edilir. Ağaç, soyluluğu da ifâde eder. Türk kültüründe büyük ve kovuğu olan ağaçlara saygı duyulur, hattâ bu tür ağaçlardan korkulur, içinde Al Anasının (veya Ağaç Ananın) yaşadığına inanılır. Ağaç Anayı belirgin bir biçimde Ağaç Atadan ayıran en önemli özellik, içinde yaşayan dişi bir varlığın veya kadının bulunması ve onun da doğurgan olmasıdır.
Erkliğ Han
Erkliğ Han Türk ve Altay mitolojisinde Uzay Tanrısı. Yıldızlardan, göktaşlarından ve gök nesnelerinden sorumludur. Erklik olarak da söylenir. Adı gezegenlerden birisine (Satürn veya Venüs) verilmiştir. Birçok bilimciler, (Erklik söyleyişi) isim benzerliği yüzünden Tengricilik'te yeraltı âleminin efendisi olan Erlik ile karıştırırlar.
İslam öncesi Türklerin inancı Tengricilik'de Venüs gezegeninin efendisidir. İnanışa göre gökyüzünde yıldız kaymalarının sorumlusu da Erkliğ Han'dır. Bunlara ateşli ok denir. Erlik Han ile karıştırılmamalıdır.
İrle Han
İrle Han Türk ve Altay mitolojisinde Ölüler Tanrısı. Yeraltında yaşar. Yeraltındaki evi kırk köşelidir. Evinin önündeki dokuz çam ağacına dokuz oğlu atlarını bağlar. Bazen Erlik Han ile aynı Tanrı olarak düşünülür. Kendisine konur renkli bir atla konur renkli bir inek kurban edilir.
İrle Han'ın Kızı
Altay inancına göre kötü ruhlar daima yeraltında yaşarlar ve yeryüzüne ise ancak siyah bir tilki olarak çıkabilirler. Bu kötü ruhların en ünlüsü de İrle Han'ın kızıdır. Bu kız, avcı ve savaşçıları peşine takarak onları çeşitli felaketlere sürükleyen şeytâni bir varlıktır. Avcılar saatlerce av peşinde koşup yorulurlar ve sonunda kendileri avlanırlar. Çoğu kez yanlışlıkla arkadaşlarını bile vururlar ya da bir uçurumdan aşağıya yuvarlanırlar.
Aha
Aha Han Türk ve Altay mitolojisinde Hayvan Tanrısı. Ahağa Han da denilir. Hayvanları Korur. Hayvanların ağası, onların efendisi olarak görülür. Ülgen tarafından yabâni hayvanların ve onların yavrularının sorumluluğu kendisine verilmiştir. Türk kültüründe insanların diğer canlılarla, hayvanlarla, bitkilerle ve hattâ cansız varlıklarla kardeş olarak görülmesinin en güzel dışavurumlarından birisidir. Yakutlardaki Aha adlı ırmak tanrıçası ve Anadoludaki Aka adı verilen Ana Tanrıça1 ile de ilgilidir. Kimi görüşlere göre Aka Hanım ile aynı kişiliktir, fakat aralarında cinsiyet farklılığı bulunduğu dikkate alınmalıdır.
Elbis
Elbis Han Türk, Yakut, Tuva ve Altay mitolojisinde Kavga Tanrısı. İlvis (ilbis, Elvis, Yilbis) Han şeklinde de tanınır. Elbis Kuha (İlbis Kığha) olarak da anılır. Savaş Tanrısı olarak da algılanır. Acımasızdır ve insanlara acımasızlığı telkin eder. Savaşçı bir karakteri vardır. Şeytâni özelliklere sahiptir. İslamın etkisiyle bu sözcük İblis halini almıştır. Fakat aslında Türkçede pek çok olumsuz anlamı barındıran (Yal/Yel/Hal/Al/El) kökünden türemiştir. Savaşlardan önce çağrılır ve adına törenler yapılır. Onun sayesinde düşmanın attığı oklar geri kendisine döner. Düşmanının ölmesini isteyen kim varsa ondan yardım diler.
Yakut mitolojisinde, kıskançlığın, düşmanlığın ve acımasızlığın simgesi savaş tanrısıdır. Ohol ile birlikte göğün karanlık güçleridir ama şeytan değillerdir.
Yakutların geleneksel inançlarında savaş ruhu ve muharebe koruyucusu olan İlbis (Elbis)'den, savaşta cesâret vermesi ve silahlarını kırmızı kana boyaması için yardım istenirdi. Onun düşmanın yüreğine girerse, yenilmesinin kaçınılmaz olduğuna inanılırdı. Savaştan önce düşmanının mahvolması için üç gün üç gece kamlık yapıp İlbis'den yardım isteyen şamanın onu dümanın kalbine salması sayesinde, attıkları oklar bile dönüp kendi vücutlarına saplanırmış.1 Bir şamanın yaptığı ayinde; "Ey insanları deli eden, akılları başlarından alan İblis Kaan!" şeklinde seslendiği kaydedilmiştir.
Aykun
Aykun Han Türk mitolojisinde Güç Tanrısıdır. Aykoyun Han da denir.1 Gücü ve kuvveti sembolize eder. İktidar, otorite kavramlarını içerir. Koyun Türk kültüründe gücün sembollerinden birisidir. Aslında sâkin ve uysal bir hayvan olan koyunun bu şekilde algılanması birkaç sebebe dayalı olabilir. Öncelikle erkeğinin (koçun) boynuzları olması. Çünkü boynuz güç sembolüdür. İkinci olarak ne kadar çok koyuna sâhip olunursa o kadar zengin olunduğunun, dolayısıyla o kadar çok nüfuzlu olunduğunun anlaşılması. Bir başka görüşe göre de koyunun renginin çoğunlukla beyaz olup (nâdiren de siyah), bu nedenle bu renklerin iktidar ve otoriteyi vurgulaması ve bu yöndeki bir algısal çağrışımın oluşması.
May Ata
May Ata Türk ve Altay mitolojilerinde Varlık Tanrısıdır. Pay (Bay) Ata olarak da bilinir. İnsanların koruyucusu, kollayıcısı ve gözeticisidir. Göğün üçüncü katında oturur. Budizmin etkisiyle Maitreya adlı Tanrı ile özdeşleşmiştir. Tunguzlarda Mayın adı verilen bir Ruhlar Tanrısı vardır ve evreni yarattığına inanılır. Bu Tungus Tanrısı yeni doğan bebeklere ruh verir. Tunguzların Mayın adlı lütüfkâr ve yaratıcı tanrılarını da akla getirmektedir. Altay mitolojisinde, Ülgen'in, göğün üçüncü katında oturduğuna inanılan iki oğlundan biridir. Ülgen'in, insanların hamisi ve piri sayılan oğludur. Adı May Ana ile birlikte anılır.
Ay Ata
Ay Ata (ya da Ay Dede) Altay'ların Tengricilik inancında Ay Tanrısı olarak görülebilecek bir kutsal varlıktır ve Gök Âleminin altıncı katında oturur.1 Bu inanca göre Ay Dede insanların ilk Büyükbabası ve Gün Ana ilk Büyükannesidir.
Günümüz Türkiye'sinde Gün Ana inancı artık kalmadıysa da, Ay Dede inancı çocuksulaştırılarak da olsa sürmektedir. Ay, çocuklara Ay Dede olarak tanıtılmaktır. Uyku ve uyku vakti ile özdeştirilir. Çocuğa "yatağına yatarsa, Ay Dede sana masal anlatacak" denir ve çocuğun yanında ya masal kitabı okunur ya da bir masal anlatılır.
Bürküt Ata
Bürküt Ata Türk, Altay ve Moğol mitolojilerinde Kartal Tanrıdır. Burkut (Merküt, Markut, Mörküt, Börkit, Börköt, Bürgid) Ata olarak da anılır. Moğollar ise Bürgüd Ece veya Bürged Ecege derler. Ayrıca Kartal Ata ve Sakalarda Hotoy Ete olarak da bilinir.
Güneşin sembolüdür. Yeniden doğuşu, ebedi yaşamı, ölümsüzlüğü, güneşin doğuşunu simgeler. Ateşi, sıcaklığı ve hasat mevsimini çağrıştırır. Kartala bazı Türk kavimlerinde Güneş Kuşu denir. Merküt kabîlesi kara bir kartaldan, Yurtas kabîlesi ise beyaz bir kartaldan türemiştir.
Bürküt ölümsüzlüğü simgeler. Yağmurlar yağdırabilme gücüne sahiptir. Bolluğu ve bereketi temsil eder. Kazak bayrağında sırtında Güneş taşıyan bir kartal vardır. Buryat kağanının karısının bir kartalla girdiği ilişki sonucu şaman olduğu anlatılır.
Irkıl Han
Irkıl Han Türk ve Altay mitolojisinde söylencesel Şaman. Arkıl Han olarak da bilinir. Şamanların atası olarak kabul edilir.
Yeryüzündeki ilk şamandır. Üç yıl önce ölenleri bile diriltir, körlerin gözünü açar. Anlatıldığına göre o kadar güçlüdür ki, hiçbir tanrıyı tanımaz. Tanrı Ayığ Han onu yanına çağırtarak bu gücü nerden aldığını sorar. O da, hiçbir yüce güç tanımadığını ve yaptıklarının kendi gücü ile olduğunu söyleyerek tanrıya karşı saygısızlık yapar. Bunun üzerine Ayığ Han, Irkılı ateşe attırarak yaktırır. Onun yandığı bu ateş diğer gelecek kamların ruhlarını oluşturur. Türk ayin ve törenlerinin temellerini atan kişi olarak da bilinir.
Od Ata
Od Ata Türk, Altay ve Tatar mitolojilerinde Ateş Tanrısı. Vot (Vut, Uğot, Uvot) Ede veya Tep Ata olarak da bilinir. Moğollar Gal Eçege derler. Odkan biçimiyle de Moğolcada yer alır. Türkler Odhan da derler.
Ocak ve ateşi kutlu kabul edilir. Türkler her şeyin ateşle arındırılıp temizlenebileceğine inanırlar. Aynı şekilde ocağın üzerine koyulan üç ayaklı kazanlar da önemli bir yere sahiptir. Od Ata, genel olarak evlerdeki ve çadırlardaki ocakları ve ateşini korur. Od tna herbir ateşe ve ocağa birer tane İye (koruyucu ruh) gönderir. Ateş kurbanı göğe iletir. Al renk ateşi simgeler ve albayrak kavramıyla da bağlantılıdır. Ateş temizleyici bir unsur olarak görülür. Halay kelimesinin Ateş töreniyle bağlantılı olarak Ateş Dansı anlamını içerdiğini öne süren görüşler vardır. Sonraları vatan koruyucusu imgesini de içermeye başlamıştır. Ateşin şekilsiz ve yapısız oluşu onu bir madde olarak algılamaktan ziyade kut kavramı ile ilişkilendirilmesine sebep olmuştur. Aynı şekilsizlik ve enerji olarak algılama durumu su için de geçerlidir. Öt Han ile karıştırılmamalıdır. Tatar mitolojisinde Od Ata, Od İyesi ve Od Ana bazen tek bir varlığa verilen çeşitli isimler olarak gözlenir. Fakat aralarındaki en önemli fark, Od İyesinin sadece belli bir ocağa veya ateşe bağlı olmasıdır. Od Ana ve Od Ata ise tüm ocakların ve ateşlerin sahibidir ve istediğinin yanına gidebilir. Od iyelerini bu ateşleri korumak üzere Od Ana ve Od Ata gönderir.
Öt Han
Öt Han Türk ve Altay mitolojisinde Zaman Tanrısı. Öğöt Han da denir. Zamanın akışından sorumludur. Zamanın geçişini bazen hızlandırır, bazen yavaşlatır. Kültigin anıtlarında şu muhteşem ifâde yer almaktadır.
Öd tengri aysar, kişi oglı kop ölgeli törimiş. Zaman Tanrı yaşar, insanoğlu hep ölümlü yaratılmış: Bu cümle, Talat Tekine göre Zaman tanrısı öyle buyurunca insanoğlu hep ölümlü yaratılmış," anlamına gelmektedir. Muharrem Ergin ise, "Zamanı tanrı yaşar, insanoğlu hep ölümlü yaratılmış," şeklinde çevirmektedir. Gündüz ve gece, ak ve kara iki ip yumağıdır. Bu yumakların sarılmasından sorumlu yardımcıları vardır. Yumaklar hızlı sarılırsa zaman hızlı geçer. Yavaş sarılırsa, zaman da yavaşlar. Türklerde saate (zaman ölçmeye yarayan aygıta), güneş saati kavramıyla ve gün sözcüğüyle ilgili olarak "Güngen" denilmiştir. Yine zamanı ölçmek anlamına gelen Ötçek/Ödçek sözcüğü de saat (zaman ölçme aracı) demektir ve bu Tanrının adıyla bağlantılıdır.
Kısıl Han
Kısıl Han Türk ve Altay mitolojisinde Öfke Tanrısı. Kızıl Han şeklinde de söylenir. İnsanlara öfke duygusu verir. Yeryüzündeki kin ve nefret kendisinden kaynaklanır. Kızıl bir kılıcı ve kızıl bir topuzu vardır. Sürekli kızgın bir görünümü vardır. Öfkelendiğinde gök gürültüsüne benzer güçlü bir ses çıkarır. Moğollarda pek çok Tanrıya sıfat olarak Ulan (Ulağan) yâni kızıl sözünün verilmesi bu Tanrı ile bağlantılı olabilir.
Kızagan
Kızagan Han Türk ve Altay mitolojisinde Savaş Tanrısı. Kızığan da denir. Göğün dokuzuncu katında yaşar. Kayra Hanın oğludur. Çok kuvvetlidir. Orduları yönetmekte, savaşları kazanmakta, düşmanı yenmekte komutanlara yardımcı olur. Kızıl yularlı, kızıl buğra sırtındadır. Asası gökkuşağıdır. Kızıl renk ile simgelenir. Savaşçıları korur. Türk Moğol İmparatorlukları birer fetih devleti olduğu için savaşlar ve savaşçılar toplumsal hayatta önemli bir yer tutar. Tüm erkekler, hattâ yeri gelince kadınlar da aynı zamanda askerdirler. Türklerin kadınları ve çocukları da pusat (silah) kullanmayı bilirler. Kuvveti sembolize eder. Güçlülük masal ve söylence kahramanlarının en önemli özelliklerindendir. Savaşçılara ve askerlere kuvvet verir. Onların yenilmez olmalarını sağlar. Bazen çok az sayıda askerin kendisinden kat kat fazla büyüklükteki orduları yendiğine tanık olunur. Tarihte bu gibi vakalara rastlanması hiç de az değildir.
Kiştey
Kiştey Türk ve Altay mitolojisinde baştan çıkarıcı, ayartıcı Tanrıça. Ülgen'e kurban sunmak için göğe çıkarken kamı yolundan alıkoymaya çalışan kötü melek/ruh. Sekiz gözü vardır. Siyah bir tilkiye dönüşebilir. İnsanları zina yapmaya, evlilik dışı ilişkiler kurmaya iter. "Sekiz Gözlü" olarak nitelenir. Bazı Türk boylarında Erlik'in iki kızından biri olduğuna inanılır (Diğeri Erke'dir).
Suyla
Suyla Türk ve Altay mitolojisinde Yazgı Tanrısı. Su ile Güneş ve Ayın ışığından yaratılmıştır. At gözlü, kartal gagalı, eşek kulaklı ve yılan saçlıdır. Toğurtka (ağaçkakan) kuşu ongunudur. Tomurta (toğurtka) kuşu Tanrının elçisi olarak kabul edilir.
Suyla, insanları korumakla görevlidir. İnsanların yaşamlarını denetler, bir değişiklik olduğunda Ülgene bildirir. Ülgen'in en önemli yardımcı ruhlarından biridir. Ülgene kurbanların ruhunu ulaştırır. İki dili vardır. Genelde Karlık Han ile birlikte görülür. Şamanın Ülgene kurban götürme yolculuğunda yardımcı olur ve onu kötü ruhların saldırısından korur. Atınkine benzer gözleriyle otuz günlük uzaklığı görebilir. Kam, göklere veya yeraltına yolculuk yaparken onu kötü ruhların saldırısından korur. Kam, ayin sırasında Suyla için arak (rakı) saçar. At Gözlü Kartal ya da İki Dilli Kekeme Han adlarıyla da bilinir.
Yayuçı
Yayuçı Hanım Türk, Karaçay-Balkar ve Altay mitolojisinde Yaratıcı Tanrıça. Yayguçı veya Zayaçı (Zayuçı, Dayuçı) Hanım olarak da tanınır.
Çocuk yapmaları için insanlara kut (yaşam enerjisi) gönderir. Göğün dördüncü katında yaşar. Yayguçı sözcüğü aynı zamanda Yayuçı Hanıma bağlı olan yaratıcı ruhların da adıdır. Bu ruhlara Yayaklar (Yayanlar / Yayağanlar) adı da verilir. Tatarlarda Car Cayanı adlı yaratıcı bir ruh vardır. Kamlık yaptığı zaman göğün dördüncü katına yükselen şaman, orada "Yayuçı" ile konuşmaya başlar. Bu sırada törene katılan evli erkekler şamana yakın durmaya çalışır, börklerini (şapkalarını) da şamanın davulunun yakınına tutarlar. Bunun nedeni, şamanın aldığı kutun oraya dolması ve böylece çocuklarının olması içindir. Karaçay-Balkarlarda "Yayuçı" adı, Cer Teyri'nin (Yer Tanrı'nın) diğer bir adı olarak "Dayuça" şeklinde korunmuştur.
* Yaratıklar ve Varlıklar
Abra
Abra Türk mitolojisinde yeraltı yılanı. Abura veya Apra olarak da bilinir.
Yeraltındaki Büyük Deniz (Tengiz)de yaşayan ve ejdere benzeyen devâsa iki yılandan birisidir. Timsaha benzer bir görünümü vardır. Bu canavarların diğeri ise Yutpadır ve ikisinin adı birlikte anılır. Gözleri parlak bakır renklidir. Ayakları kızıldır. İnanılmaz büyüklüktedir, görenlerin yüreğine korku basar. Çok güçlü çeneleri vardır. Ker Abra, Ker Yutpa ve Ker Doydu olarak üç yeraltı canlısından bazen birlikte bahsedilir. Bazen de bu üçünün aynı varlık olduğu düşünülür.
Abra, Altay şamanlığında, yeraltındaki büyük deniz (tengiz)de yaşadığına inanılan, Erlik'in hizmetlisi, timsah biçimli efsâne yaratığıdır. Yeşil bir kumaştan yapılmış ve örgülerle süslenmiş Abra'nın tasviri, şamanın giysisine asılır. Abra'nın başı puhu tüyleri (ülberk) ile süslenir. Gözü, parlak bakır düğmelerden, ayakları da genellikle kırmızı kumaşlardan seçilmiş yamalardan yapılır. Bunlara, örülmüş dokuz püskül eklenir.
Badraç
Badraç Türk mitolojisinde Yedibaşlı Ejderha. Padraç (Padraş) da denir.
Yedi tane başı vardır. Ölmesi için yedisinin de kesilmesi gerekir. Bazı söylencelerde tek tek kesilen baş geri yerine gelir bu durumda yedi başın da aynı anda kesilmesiyle ancak öldürülür. Ağzından ateşler saçar. Kuyruğu bir kamçı gibi şaklar. Derisi zırh gibi pullarla kaplıdır. Badırdamak homurdanmak, gürültülü ve anlaşılmaz konuşmak demektir. Ejderha kavramına farklı adlarla olsa da hemen her toplumda yer alması son derece ilgi çekicidir.
Bu durumu insanın doğuştan gelen yılan korkusuna (bu korkunun doğuştan geldiği de tartışmalı bulunmakla birlikte) bağlayanlar olduğu gibi, geçmiş çağlarda nesli tükenmiş böylesi bir varlığa insanoğlunun henüz yaşarken tanık olduğunu ileri sürenler dâhi bulunmaktadır. Örneğin 12 hayvanlı Türk takviminde tıpkı yaşayan diğer hayvanlar gibi, onlarla birlikte adının bir yıla verilmesi bu duruma küçük de olsa bir kanıt olarak öne sürülmektedir. Kimileri ise dinozorlarla bağdaştırmaya çalışmaktadır.
Doydu
Doydu Türk ve Altay mitolojilerinde dev Ölüm Balığı. Toydu Balık olarak da bilinir. Yeraltındaki büyük denizde yaşadığına inanılan efsânevi devâsa balık. Ağzı gırtlağının altında, gözü ise ensesindedir. Belkemiği ters çevrilmiştir. Zincirlerle bağlı tutulur. Başını ve vücûdunu oynatınca depremler olur, tufanlar kopar. Ker Balık da denir. Ker sözcüğünü Kör olarak anlamlandıran bir görüşe göre, bu onun öte âleme ait olduğunun ilk belirtisidir. Adı Abra ve Yutpa ile birlikte anılır.
Erbörü
Erbörü (Ärbörü ya da Kurtadam) Kurda dönüşebildiğine inanılan kişi. Özellikle dolunayın etkisiyle bu durumun ortaya çıktığı kanısı yaygındır. Bir insanın bir hayvan, özellikle de kurt biçimine girebilmeye yetenekli olması, kurt adam söylencesinin çıkış kaynağı hakkında yeterli bir açıklama değildir. Çok eskiden beri çeşitli kaynaklarda ve toplumlarda kurt adam öykülerine rastlanmaktadır. Farklı coğrafyalarda yaşayan insan topluluklarında sadece kurt adamlık değil çeşitli insan hayvan karışımı yaratıklarada rastlanmaktadır. Örneğin; Türklerin itbarakları, ve İstanbulun kedi kadınları bunlara örnektir.
Ubır
Ubır Türk mitolojisi ve halk inancında Vampir anlamına gelir. Günahkâr kimseler mezarda bir hayvan şekline bürünür ve Ubır hâline gelir. İri başlı, uzun kuyruklu bir varlıktır. Genellikle ölen büyücüler Ubıra dönüşür. Ağzından ateş püskürür. Günlerce hattâ aylarca hareketsiz kalabileceği gibi istediğinde uçabilir de. Hiçkimseden korkmaz. Etrafına bulaşıcı hastalık yayar. Ne bulursa yer. Obur olduğu anlaşılan bir ölünün mezarı açılıp çivi çakılır. İstediğinde istediği şekle girebilir. Kurt veya yaban köpeği kılığına girip koyunları parçalar.1 Bir dağın başında toplanıp, kaçırdıkları insanları yerler.
Bir ölünün obur olmaması için ateşin altından geçirilmesi gerekir. Daha çok Romanya ve Moldovada yaşayan Türk topluluklarınca Vampir anlamında kullanılır. Fin Ugor kavimlerinde de benzer söyleyişlerle yer alır. Ele geçirdiği insanın içinde yaşayan korkunç bir yaratıktır. İçinde Ubır bulunan kimse ona benzemeye başlar, yemeye doymaz. Ama yese de zayıf kalır. Çünkü onun yediği yemek kendi vücûduna değil, Ubıra sinermiş. Tatar halkında Ubır kendisi doysa da gözü doymaz gibi bir deyim de vardır. Ubırlı insanlar gece kalkıp yemek ararlar, bulamayınca da alev yumağına dönüşüp bacadan çıkarlar ve başka insanların yemeğini çalarlar. Ubır da tıpkı alev gibi doymak bilmez, azgın, açgözlü, her şeyi yutan bir yaratıktır. Ayrıca leşle beslenir. İstediği an kedi, köpek veya güzel bir kız kılığına girebilir. Ubır kadınları ve hayvanları emmeyi de sever.
Albıs
Albıs Türk ve Altay halk inancında ve kültüründe Cadı anlamına gelir. Albız, Albas, Alpas ve Moğolcada Almas, Anadoluda "Alkarısı" olarak da bilinir. Albastıya neden olan kızıl renkli kötü varlık.
Çirkin, saçları dağınık, gözleri kanlı, uzun tırnaklı, uzun boylu, çok kuvvetli olarak tanımlanır. Deveyle güreşebilecek kadar uzun olduğu söylenir. Kızıl elbiseler giyer. Kimi anlatılarda bir küpün içine girerek orada yaşar. Bazen de ırmak kenarlarındaki ıssız bölgelerde veya içi boş ağaç kovuklarında yaşadığı söylenir. İri gözlüdür. Çok fazla sayıda ağır, demir takıları vardır. En sevdiği şey atların yelesini örmektir. Yakalamak için elbisesine veya kendisine iri bir iğne saplamak gerekir. Demirden ve demircilerden korkar. Lohusalara musallat olur ve ölümlerine sebebiyet verir. Korunmak için Lohusaların odalarında demir eşya bulundurulur.
Sarı Albıs
Sarısaç olarak da bilinir. Sarışın bir kadın görünümündedir. Kötülükte Kızıl Albısa göre biraz daha düşük seviyededir. Ölümcül değildir. Keçi veya Tilki donuna bürünebilir. Sarı giysiler giyer. Sarıhummaya neden olur. Şarlatanlık yönü ağır basar, daha hoppa ve oynaktır. Kandıracağı kişiyi cilvelerle kendisine çeker. Dünyadaki en güzel kadından daha güzel bir görünüşe sâhip olabilir. Şehvetli ve açgözlü bir karakterdedir. Oluşturduğu hastalık Sarı Basmak tabiriyle ifâde edilir.
Kara Albıs
Karasaç olarak da bilinir. Esmer, koyu tenli bir kadındır. Daha ağırbaşlı ve ciddi bir görünüme sahiptir. Ancak daha aldatıcı ve baştan çıkarıcıdır. Verdiği zararlar Kızıl Albısa göre daha ölümcüldür. Nadiren rastlanır. Kara giysiler giyer. Karahummaya neden olur. Çakal veya sırtlan kılığına girebilir. Oluşturduğu hastalık Kara Basmak tabiriyle ifâde edilir. Ve bu durum kâbuslarla da ilgilidir.
Öksökö
Öksökö Türk ve Altay mitolojisinde Çiftbaşlı Kartal. Türklerde önemli bir mitolojik öğedir.
Bakır tırnaklıdır. Sağ kanadı ile Güneşi, sol kanadı ile Ayı kaplar. Yaşam Ağacının tepesinde yaşar. Tanrı Ülgenin sembolüdür. Gökten yıldırımlar indirir. Altın (renkli) kanatları vardır. Pençeleriyle Ay ve Güneşi tutar. Göğün kapısını bekler. Gece ve gündüzü, ak ve karayı, aydınlık ve karanlığı (yaruk ve karuk), evrendeki çiftli zıtlığı simgeler. İki kartal Yer ve Göğün tam ortasında evrenin dönüşüne uyarak birbirlerinin etrafında dönmeye başlamışlar ve sonra da birbirleriyle kaynaşıp tek varlık olmuşlardır. Tanrının güçlü bir bekçisidir. Çiftbaşlı kartal Selçuklu Devletinin bayrağında ve armalarında yer almıştır. Günümüzde Arnavutluk bayrağında da bu simge vardır. Ölümsüzlük suyunu içtiği söylenir.
Farsça Simurg (Kuş) sözcüğünün Semrük olarak değişerek eşanlamlı kullanıldığı da görülür. Çift başlı kartal motifine; eskiçağlarda Sümerler ve Hititlilerde rastlanır. Sümerlerde Lagaş kentinin simgesi çift başlı kartaldır. Onlardan; Akadlara, Asurlulara, Sasanilere ve Bizanslara geçer. Aynı zamanda Hititlilerde, Büyük krallık döneminde Hattuşa, Alacahöyük ve Yazılıkayada ki kabartmalarda, yine çift başlı kartal görülür. Anadoluda durum böyle iken; Orta Asyada şamanizme göre yer ile göğün arasındaki çelik kapıyı kartal tutar. İnsanlara gökyüzü ve yeryüzü yolculuklarında; refaket eden varlıklar, kuş şeklindedir. Kartal kuşlar arasında, ululuk ve yükseklik timsalidir. Bu yüzden; Türkler; kılıç kabzalarında, çift başlı kartal figürü kullanmışlardır. Günümüzde Türk Polis teşkilatının armasında yer alır.
Kempir
Kempir Türk ve Altay mitolojisinde ve masallarda adı geçen dev. Azman, çok büyük yaratık. Mastan (Mıstan, Bıstan) Kempir adlı bir dev insanın topuklarından kanını emer ve yer altına götürüp tutsak eder sonra da acıkınca yer. Bazen ağzından alevler saçar. Zulman Kempir adlı dişi bir dev de sık sık masallarda anılır. Yalmavuz Kempir ise dev kavramının farklı bir adıdır. Kazaklarda yaşlı çirkin bir kocakarı şeklindedir. Türkmence Kempir sözcüğü de yine yaşlı kadın demektir. Kazaklar Gökkuşağına Kempirkoşak adı verirler. Kambar Han ile de bağlantılı olma ihtimali vardır. Gökkuşağına bazen Kempirkuşak bazen de Kambarkuşak adı verilir.
Örek
Örek Türk, Tatar ve Altay halk inancında yaşayan ölü. Zombi. İnsanların öldürüldüğü ya da insan kanının akıtıldığı yerde ortaya çıktığı söylenir. Daha çok, öldürülen insanların mezarı üstünde rastlanır. Örek insanlara zarar vermez, ancak onun gezindiği görülür ya da acıklı seslerle inlediği işitilir. Bu açıdan hortlaktan farklıdır, çünkü hortlak insanlara zarar verebilir. Öldürülmüş insanların ruhu huzur bulamaz ve katilin ya kapısını çalar ya da penceresini tıklar. Katil bu nedenle aklını yitirebilir. Uzun boylu ve zayıf olup, kefenini çıkarmadan sadece yüzünü açar. Macarcadaki Ördög ile ilgilidir. İnsan öldürmenin eninde sonunda cezasız kalmayacağını anlatmaktadır.
Zombi ölümsüz bir insandır. Bu folklorik zombiler doğaüstü güçler ve şamanistik hekimliği vasıtasıyla, yaşayanlar arasında korku yaratmak amacı ile ölü insan bedenlerinin yeniden canlandırılmasıdır. Zombilerin daha korkunç versiyonları yamyamlık ögesi kullanılarak korku sinemasında sıkça sergilenmektedir.
Alpamış
Alpamış Türk ve Altay mitolojilerinde söylencesel kahraman. "Alpamsı Han" olarak da bilnir. Bâzen de çok yaygın olmasa da Manası çağrıştıracak biçimde Alıp Manaş adı verilir.
Bilinmeyen diyarlara yolculuklar yapmıştır. Masal yaratıklarıyla savaşmıştır. Anasının karnında 12 ay kalmıştır. Yedi günde yedi yaşına gelmiştir. Atının adı Şubar (Bayşubar)dır. Ulu bir ağacın tepesindeki dev kuşun yavrularını Ejderhadan (veya yılandan) kurtarır. Aya gidip gelir. Ateş kendisini yakmaz. Demir Evde hapis kalır. Kendisini hapseden Hakanın kızı tarafından kurtarılır. Aya gidip gelir. Döndüğünde nişanlısının evlendirildiğini görüp çoban kılığına girer ve yanına yaklaşarak gerçeği öğrenir. Sonunda nişanlısına (Barçın / Gülbarşın)1 kavuşur. Türk masal motiflerinin pek çoğunu bünyesinde barındıran bir öykünün kahramanıdır.
Kilin
Kilin Türk ve Altay mitolojisinde yer alan boynuzlu attır. Çoğu zaman tek boynuzlu olarak tasvir edilir. Boynuz gücü simgeler. Sözcük, güç ve toprak, çamur anlamlarını taşır. Moğolca Hilen/Kiling, Kalmukça Kileng sözcüğü korku anlamına gelir.
Tekboynuz Genel bir tâbir olarak mitolojik tek boynuzlu attır. Kafasının ortasından düz bir boynuz çıkar. Pek çok mitolojide bu motife rastlamak mümkündür. Özellikle Yunan mitolojisinde Unicorn adıyla yer alır. (Unicorn; "bir-tek" anlamına gelen uni ve boynuz anlamına gelen cornus sözcüklerinden türemiştir, Türkçe tam karşılığı Tekboynuz'dur). Onu öldürmenin lânet getireceğine inanılan efsânevi bir hayvandır. M.Ö. 5. yüzyılın sonlarında Yunanlı bir terapist olan Ctesias Tekboynuz'ların Hindistan'da bulunduklarına dair bir yazı yazmıştır. Ayrıca İncil'de de Tekboynuz'lara değinilmektedir.
Yek
Yek Türk ve Altay halk inancında İblis. Yeg veya Yiğ olarak da bilinir. İnsanoğlunu yoldan çıkaran ve kötülüğün simgesi olan varlık. Tanrıya isyan etmiştir.
Kısa boylu ve güçlü bir varlıktır. Âlemin karanlık güçlerini temsil eder. Yerin altında yaşar. Yaka adlı kötü ruh ile de bağlantılıdır. Çak (veya Çek) denilen yine Şeytan anlamını içeren sözcük ile de ilişkili görünmektedir. Ayrıca bu sözcükle bağlantılı hastalık adları vardır. Yiğ verem, Yiğnik ise dizanteri demektir. Bulgar kültüründe Yaga adlı bir cadı figürü vardır. 'Kötü ruh, şeytanın yarattığı hastalık, zarar verme' gibi anlamları da vardır. Başka sözlüklerde 'ig' ve 'iklig' biçiminde geçen ve hastalık anlamı da bulunur. Maniheizm'de yine şeytan anlamında kullanılmıştır.1 "Yeg"in Tatar dilindeki anlamı "açgözlü, doymak bilmeyen ruh" demektir. Ayrıca bazı kaynaklarda Teleğüt şamanlarının davullarını süsleyen görüntülerden biri olan "Yeg Yılan" adına da rastlanır. "Yeg Yılan" şamana yardım eder ve insanların "Yula" denilen ruhlarını şamanın buyruğuyla diğer kötü ruhlardan korur.