Dildo, günümüzde oldukça yaygın olarak kullanılan yapay bir penistir. Peki, Osmanlı Dönemi esnasında 'zıbık' adı ile Kapalıçarşı'da dildo üretildiğini biliyor muydunuz?
Dildoya zıbık denmesinin bir diğer nedeni, o dönemlerde erkek cinsel organına da bu ismin verilmesi...
Ciddi bir iş olan zıbık üretimi için zıbıkçılık mesleği oluşmuş ve ustalar müşterilerinin isteklerine göre zıbık üretiyorlarmış.
Boyut olarak farklı seçeneklere sahip olsa da o zaman ki dildoların işlevleri bugün ki ile elbette pek benzeşmiyor.
İsteğe göre şekillenen tahtalar cilalanır ve daha sonra üzerine deri kaplanırmış. Böylece kullanıma hazır hale gelirmiş.
Zıbık kelimesinin anlamı olarak; 'Meşhurdur. Fahişe avratlar Alet-i Recul sureti üzerine yapıp istimal ederler imiş' yazmaktadır.
Yüzyıllardan beridir kadınlar için epey önemli bir yere sahip olan "dildoları" herkes bilir.
Yaklaşık 150 yıl önce 'Histeri' hastalığına bir çözüm olarak bulunan dildo, günümüzün en sık kullanılan seks oyuncakları arasında...Kadınların vajinal orgazma daha rahat ve tek başına ulaşabilmesi için kullanılan bu yapay penisin bulunuş hikayesi herkes tarafından bilinse de Osmanlı Döneminde de kendisine epey yer edinmiş.
Öyle ki bu iş için ustalar özel işçilik ile üretim yapıyormuṣ.Osmanlı Dönemi zamanında Kapalıçarşı'da üretilen dildolar "zıbık" ismini taşıyormuş.
Dildoya zıbık denmesinin bir diğer nedeni, o dönemlerde erkek cinsel organına da bu ismin verilmesi...
Zıbık üretimi oldukça fazla olan o dönemlerde, Kapalıçarşı içerisine "Zıbıkçılar Çarşısı" isminde bir bölüm açılmış.
Ciddi bir iş olan zıbık üretimi için zıbıkçılık mesleği oluşmuş ve ustalar müşterilerinin isteklerine göre zıbık üretiyorlarmış.
İlk duyulduğunda inanmakta güçlük çekilse de Osmanlı Dönemine ait olan pek çok minyatürde dildolar net bir şekilde görülebiliyor.
O dönemlerde ayrı bir zanaat olarak görülen zıbık, Arabi, Kürdi ve Türki olarak 3 farklı boyutta yapılmaktaymış.
Boyut olarak farklı seçeneklere sahip olsa da o zaman ki dildoların işlevleri bugün ki ile elbette pek benzeşmiyor.
Zıbık, şimdiki gibi motorlu ve yüksek teknoloji ile harmanlanmış olmadığı için o zamanlarda tahtanın yontularak şekil verilmesi ile oluşuyormuş.
İsteğe göre şekillenen tahtalar cilalanır ve daha sonra üzerine deri kaplanırmış. Böylece kullanıma hazır hale gelirmiş.
Zıbık, o dönemde Şeyhülislam Mehmed Esad Efendi'nin yazmış olduğu Lehcet'ül-Lügat isimli sözlükte bile kendisine yer bulmuş.
Zıbık kelimesinin anlamı olarak; 'Meşhurdur. Fahişe avratlar Alet-i Recul sureti üzerine yapıp istimal ederler imiş' yazmaktadır.