GAZEL
Mefâ'îlün / mefâ'îlün / mefâ'îlün / mefâ'îlün
Bahâr irse yine seyr-i gülistân oldugın görsem
Güzel seyr eylemek 'uşşâka âsân oldugın görsem
Letâfetden görünse âsumânın 'aksi her yerde
Çemende başka bir 'âlem nümâyân oldugın görsem
Yine rez duhterin peydâ idüp 'azm-i kenâr itsem
Gamun hâtırda nâ-peydâ vü pinhân oldugın görsem
Kızarsa gül gül olsa tâb-ı meyden rûyı hûbânun
Ruh-ı cânânı hem gül hem gülistân oldugın görsem
Safâdan bir birinün sînesin çâk itse dil-berler
Güzeller mest olup dest ü girîbân oldugın görsem
Bakup geh sîne-i cânâna geh câm-ı mey-i nâba
Dil-i dîvâne berr ü bahra sultân oldugın görsem
Muhassal böyle bir gün görmedin ölürsem ey
Nef'î felek ben ölmedin hâk ile yeksân olduğın görsem
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ
Bahar gelse de yine gül bahçelerinde dolaşsam: güzelleri seyretmenin. Âşıklara artık kolaylaştığını görsem.
Yeryüzü o kadar letâfet kazansa ki gökyüzünün aksi orada görünebilse, ben de böylece bahçelerde bir başka âlemin görüntüsünü seyretsem.
Yine üzümün kızını (şarabı) elde edip tenha bir sahile gitsem de gönlümdeki tasanın kaçacak delik aradığını görsem.
Güzellerin yüzü, şarabın harareti ile kızarıp güller gibi olsa, böylece sevgilinin yanağının hem gül hem de gül bahçesi olduğunu görsem.
Neşeden güzeller birbirinin göğüslerini parçalasa, ben de onların sarhoş olup yaka paça olduklarını görsem.
Bazan sevgilinin göğsüne bazan sat şarap kadehine bakıp deli gönlün deniz ve karalara sultân olduğunu görsem.
Sözün kısası ey Nef'î, böyle bir gün görmeden öleceksem, ben ölmeden şu feleğin yerle bir olduğunu görsem.
Mefâ'îlün / mefâ'îlün / mefâ'îlün / mefâ'îlün
Bahâr irse yine seyr-i gülistân oldugın görsem
Güzel seyr eylemek 'uşşâka âsân oldugın görsem
Letâfetden görünse âsumânın 'aksi her yerde
Çemende başka bir 'âlem nümâyân oldugın görsem
Yine rez duhterin peydâ idüp 'azm-i kenâr itsem
Gamun hâtırda nâ-peydâ vü pinhân oldugın görsem
Kızarsa gül gül olsa tâb-ı meyden rûyı hûbânun
Ruh-ı cânânı hem gül hem gülistân oldugın görsem
Safâdan bir birinün sînesin çâk itse dil-berler
Güzeller mest olup dest ü girîbân oldugın görsem
Bakup geh sîne-i cânâna geh câm-ı mey-i nâba
Dil-i dîvâne berr ü bahra sultân oldugın görsem
Muhassal böyle bir gün görmedin ölürsem ey
Nef'î felek ben ölmedin hâk ile yeksân olduğın görsem
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ
Bahar gelse de yine gül bahçelerinde dolaşsam: güzelleri seyretmenin. Âşıklara artık kolaylaştığını görsem.
Yeryüzü o kadar letâfet kazansa ki gökyüzünün aksi orada görünebilse, ben de böylece bahçelerde bir başka âlemin görüntüsünü seyretsem.
Yine üzümün kızını (şarabı) elde edip tenha bir sahile gitsem de gönlümdeki tasanın kaçacak delik aradığını görsem.
Güzellerin yüzü, şarabın harareti ile kızarıp güller gibi olsa, böylece sevgilinin yanağının hem gül hem de gül bahçesi olduğunu görsem.
Neşeden güzeller birbirinin göğüslerini parçalasa, ben de onların sarhoş olup yaka paça olduklarını görsem.
Bazan sevgilinin göğsüne bazan sat şarap kadehine bakıp deli gönlün deniz ve karalara sultân olduğunu görsem.
Sözün kısası ey Nef'î, böyle bir gün görmeden öleceksem, ben ölmeden şu feleğin yerle bir olduğunu görsem.