Louis William Wain, 1860’da İngiltere’de dünyaya gelmiş ünlü bir ressamdır ancak bizler onu bugün daha çok “kedili ressam” olarak tanıyoruz.
Kendisi bütün kariyerini ve sanat yaşamını çizdiği kedi resimlerine borçludur. Eşi ve Louis, kedilere aşık bir çiftti ve eşi meme kanserine yakalandıktan sonra Louis, eşini güldürmek onu neşe vermek için kedi resimleri çizmeye başladı.
Önceleri, gayet gerçekçi olan kedi resimleri zamanla yerini insan formuna girmiş komik hallere bıraktı. Eşi, bu resimleri gerçekten seviyor ve onlara gülüyordu. Louis, bu yönüyle amacına ulaşmıştı aslında fakat aradan çok uzun bir zaman geçmeden eşi hayatını kaybetti. 1. Dünya Savaşı dönemine denk gelen bu olaylar neticesinde, o dönemin zorlu şartları ve eşinin yokluğu Louis’i içinden çıkılmaz bir buhrana sürükledi.
Bu sürecin sonunda geçirdiği ağır buhran ve depresyonu atlatamayan Louis Wain’in hastalığı bir şizofreniye dönüştü ve bu noktadan itibaren Louis’in hem kendi yaşamı hem de sanat hayatı bambaşka bir yöne gitti.
Şizofreniyle beraber değişen çizimler yine kediler hakkındaydı fakat bu sefer kediler sağlıklı bir insanın gözünden değil, şizofren birinin gözünden görüldüğü şeklinde bize yansıyordu. Bugün hala tıp, şizofrenlerin dünyayı algılayışlarıyla ilgilenmekteyken, Louis Wain’in hastalığı ilerledikçe çizimlerindeki değişikliği gözlemlemek hastalığı anlamak açısından çok önemli bir yer tutuyor.
Şizofreniyle beraber yaratıcı bir sürece giren Louis Wain, Victoria dönemi İngilteresinde inanılmaz derecede popüler olur. Onu asıl popüler yapan ise çizdiği sıradışı kartpostallardır. Bu dönemde, sıra dışı davranışları dolayısıyla bir süre hastanede de yatan Louis, daha sonraları Başbakan Ramsey MacDonald’dan destek alır. Sanat yaşamını daha güzel bir şekilde devam ettirmesi için Louis için bir fon açılır ve bu noktadan sonrada kendi sanat akımı haline gelecek olan resimleri icra etmeye başlar.
Şizofreni her ne kadar çok zor bir hastalık olsa da, Louis, bununla beraber gelen yeteneği çok güzel kullanmış ve kendi içindekileri kedi figürleriyle insanlara aktarmayı başarmıştır.
Sanat hayatını en başından en sonuna kadar kedi resimleri çizse de son çizimlerde bizim için orada bir kedi yoktur. Louis, hala gördüğü ve o hissettiği kedileri çizse de sağlıklı biri oraya bakınca o kedileri asla göremeyecektir.
Uzmanlar Louis Wain’in hastalığının ilerleyen safhalarında çizdiği kedi resimlerini, onun öfkesini açığa çıkartması olarak yorumlarken, kedileri çizmesini ise eşine olan aşkına bağlarlar.
1939 yılında hayata gözlerini yuman Louis Wain, belki bugün hakkında en çok konuşulan ressamların başında geliyor ve bunu tamamen eşine, kedilerine ve onlara yönelttiği o farklı bakışa borçlu. Hastalığı ona yaşamı boyunca çok büyük acılar çektirmesine rağmen, ona sanat dünyasında bir ölümsüzlük bahşetmiştir.
Aşağıda Louis Wain’in çizimleri kronoloji olarak bulabilir ve hastalığının gittiği yön hakkında bir fikir edinebilirsiniz.
1- Henüz şizofreni teşhisi konulmadan önceki çizimlerinden biri. Louis Wain, en başları işte böyle gayet gerçekçi ve normal kedi resimleri çiziyor ve bazen de içlerine mizahi unsurlar ekleyerek onları insanlaştırıyordu.
2- Hastalığının başlarından bir çizim. Bu çizimde kedinin yüzündeki endişe ve tüylerinin havaya kalkmasını görebiliyoruz.
3- Bu çizimle beraber kediler yavaş yavaş belirsizleşmeye başlıyor ve arka planla iç içe geçmeye başlıyorlar.
4- Eğer birisi kronolojik olarak gösterip de “bunlar kedi resimlerdir” demezse asla kedi olduğu anlaşılmayacak çizimlerden biri bu. Bundan sonrakiler daha da ilginçleşiyor.
5- Aradan geçen sürede hastalık daha da ağırlaşıyor.
6- Hala kronolojik olarak baktığımız için bir kedi siması görebiliyoruz ve gözlerini ayırt edebiliyoruz elbette ama ilk gördüklerimizle alakası yok.
7- Bu evrede kedinin gözleri de yok oldu ve şu anda bizim için sadece simetrik bir şekle bakıyoruz fakat Louis için bu hala bir kedi.
8- Hastalığın bu son evresinde artık hiçbir şey belli olmuyor ve canlı figürü olarak hiçbir şey yok.
Louis Wain’in geçirdiği bu sürece, bu şekilde bakınca işin korkutuculuğu çok daha net olarak ortaya çıkıyor ve kişi resimlerdeki farklılığı ve değişimi gördükçe gerçekten içten içe görülen tablodan ürküyor.
Kendisi bütün kariyerini ve sanat yaşamını çizdiği kedi resimlerine borçludur. Eşi ve Louis, kedilere aşık bir çiftti ve eşi meme kanserine yakalandıktan sonra Louis, eşini güldürmek onu neşe vermek için kedi resimleri çizmeye başladı.
Önceleri, gayet gerçekçi olan kedi resimleri zamanla yerini insan formuna girmiş komik hallere bıraktı. Eşi, bu resimleri gerçekten seviyor ve onlara gülüyordu. Louis, bu yönüyle amacına ulaşmıştı aslında fakat aradan çok uzun bir zaman geçmeden eşi hayatını kaybetti. 1. Dünya Savaşı dönemine denk gelen bu olaylar neticesinde, o dönemin zorlu şartları ve eşinin yokluğu Louis’i içinden çıkılmaz bir buhrana sürükledi.
Bu sürecin sonunda geçirdiği ağır buhran ve depresyonu atlatamayan Louis Wain’in hastalığı bir şizofreniye dönüştü ve bu noktadan itibaren Louis’in hem kendi yaşamı hem de sanat hayatı bambaşka bir yöne gitti.
Şizofreniyle beraber değişen çizimler yine kediler hakkındaydı fakat bu sefer kediler sağlıklı bir insanın gözünden değil, şizofren birinin gözünden görüldüğü şeklinde bize yansıyordu. Bugün hala tıp, şizofrenlerin dünyayı algılayışlarıyla ilgilenmekteyken, Louis Wain’in hastalığı ilerledikçe çizimlerindeki değişikliği gözlemlemek hastalığı anlamak açısından çok önemli bir yer tutuyor.
Şizofreniyle beraber yaratıcı bir sürece giren Louis Wain, Victoria dönemi İngilteresinde inanılmaz derecede popüler olur. Onu asıl popüler yapan ise çizdiği sıradışı kartpostallardır. Bu dönemde, sıra dışı davranışları dolayısıyla bir süre hastanede de yatan Louis, daha sonraları Başbakan Ramsey MacDonald’dan destek alır. Sanat yaşamını daha güzel bir şekilde devam ettirmesi için Louis için bir fon açılır ve bu noktadan sonrada kendi sanat akımı haline gelecek olan resimleri icra etmeye başlar.
Şizofreni her ne kadar çok zor bir hastalık olsa da, Louis, bununla beraber gelen yeteneği çok güzel kullanmış ve kendi içindekileri kedi figürleriyle insanlara aktarmayı başarmıştır.
Sanat hayatını en başından en sonuna kadar kedi resimleri çizse de son çizimlerde bizim için orada bir kedi yoktur. Louis, hala gördüğü ve o hissettiği kedileri çizse de sağlıklı biri oraya bakınca o kedileri asla göremeyecektir.
Uzmanlar Louis Wain’in hastalığının ilerleyen safhalarında çizdiği kedi resimlerini, onun öfkesini açığa çıkartması olarak yorumlarken, kedileri çizmesini ise eşine olan aşkına bağlarlar.
1939 yılında hayata gözlerini yuman Louis Wain, belki bugün hakkında en çok konuşulan ressamların başında geliyor ve bunu tamamen eşine, kedilerine ve onlara yönelttiği o farklı bakışa borçlu. Hastalığı ona yaşamı boyunca çok büyük acılar çektirmesine rağmen, ona sanat dünyasında bir ölümsüzlük bahşetmiştir.
Aşağıda Louis Wain’in çizimleri kronoloji olarak bulabilir ve hastalığının gittiği yön hakkında bir fikir edinebilirsiniz.
1- Henüz şizofreni teşhisi konulmadan önceki çizimlerinden biri. Louis Wain, en başları işte böyle gayet gerçekçi ve normal kedi resimleri çiziyor ve bazen de içlerine mizahi unsurlar ekleyerek onları insanlaştırıyordu.
2- Hastalığının başlarından bir çizim. Bu çizimde kedinin yüzündeki endişe ve tüylerinin havaya kalkmasını görebiliyoruz.
3- Bu çizimle beraber kediler yavaş yavaş belirsizleşmeye başlıyor ve arka planla iç içe geçmeye başlıyorlar.
4- Eğer birisi kronolojik olarak gösterip de “bunlar kedi resimlerdir” demezse asla kedi olduğu anlaşılmayacak çizimlerden biri bu. Bundan sonrakiler daha da ilginçleşiyor.
5- Aradan geçen sürede hastalık daha da ağırlaşıyor.
6- Hala kronolojik olarak baktığımız için bir kedi siması görebiliyoruz ve gözlerini ayırt edebiliyoruz elbette ama ilk gördüklerimizle alakası yok.
7- Bu evrede kedinin gözleri de yok oldu ve şu anda bizim için sadece simetrik bir şekle bakıyoruz fakat Louis için bu hala bir kedi.
8- Hastalığın bu son evresinde artık hiçbir şey belli olmuyor ve canlı figürü olarak hiçbir şey yok.
Louis Wain’in geçirdiği bu sürece, bu şekilde bakınca işin korkutuculuğu çok daha net olarak ortaya çıkıyor ve kişi resimlerdeki farklılığı ve değişimi gördükçe gerçekten içten içe görülen tablodan ürküyor.