Hiç kafanızın içinde konuştuğunuzu “duydunuz” mu? Cevabınız evet ise iç monolog adlı fenomeni siz de deneyimliyorsunuz demektir. Halk arasında iç ses olarak bilinen iç monolog, beynimizin kelimelerle düşünmeyi sağlayan bir diğer muhteşem mekanizmalarından biri.
Birçoğumuz, bir şeyler okurken veya düşünürken kendi sesimizi kafamızın içinde duyuyoruzdur. İç monoloğu deneyimleyen biri olarak, iç sesin aktif olmadığı bir düşünme şeklini hayal etmek zor olabilir ama bu mekanizma gerçekten de bazı insanlarda işlemiyor.
Peki, adeta beynimizden bir ses yükseliyormuş da onu duyuyormuşuz gibi hissettiren iç sesimizi nasıl ve neden duyabildiğimizi hiç düşünmüş müydünüz?
İç ses fenomeni, psikologları ve dil bilimcileri uzun yıllardır ilgilendiriyor.
Dil bilimindeki davranışçılık akımına katkı sağlayan psikolog Lev Vygotsky, içsel konuşmayı kullanma becerimizin çocukluk döneminde “özel konuşma” olarak geliştiğini ve küçük çocukların yalnızca yüksek sesle düşünebildiğini öne sürmüştü.
Fransız beyin cerrahı Paul Broca ise, 19. yüzyılda konuşmanın fiziksel mekanizmasıyla ilgilendi ve afazili hastaları inceleyerek beynin sol ön yarımküresindeki (şimdiki adıyla Broca alanı) bir bölgenin dil ve konuşma üretimi için hayati derecede önemli olduğunu belirledi.
Beynin komşu bölgeleri dil işlenmesine katkı sağlıyor.
Alman nörolog Carl Wernicke, beynin sol arka kısmındaki bir bölgenin (şimdi Wernicke bölgesi olarak biliniyor) dili anlamada önemli bir rol oynadığını keşfetti.
O zamandan beri, birkaç komşu bölgenin de dilin işlenmesine ve üretilmesine katkı sağladığı ve bu bölgeler ile işitmeden sorumlu alanlar arasında var olan geniş bir bağlantı ağı olduğu bulundu.
İçimizden konuşurken, sesli konuştuğumuzda harekete geçen kaslarımız aktif oluyor!
Dorsal ve ventral akımlar dediğimiz yollar, beyindeki dil yollarıdır. Ayrıca işitsel ve görsel işlemede yer alırlar. Çocuklukta; dorsal akım, ventral akımdan daha yavaş gelişir. İç konuşmanın ortaya çıkışı dorsal akış gelişiminden etkilenir.
Araştırmacılar, MRI (manyetik rezonans görüntüleme) tarayıcılarını kullanarak bu bölgelerde çılgınca bir faaliyetin gerçekleştiğini gördüler. İçimizden konuşurken, konuşmayla ilişkili kaslarımız bu süreçte de harekete geçiriyordu ve böylece iç sesimizi duyabiliyorduk.
İç sesinizi duyamıyorsanız görsel monoloğa sahip olabilirsiniz.
Ayrıca araştırmalar, gözleriniz kapalıyken görüntüleri hayal ettiğinizde beynin görsel algıdan sorumlu bölümlerinin harekete geçtiğini bulmuştu.
Bu yüzden, iç sesinizi "duymamak", mutlaka bir iç monoloğunuz olmadığı anlamına gelmez çünkü bazı insanlar işitsel yerine görsel monoloğa sahiptir. Örneğin, yapılacaklar listelerini kafalarında “örebilirler, ancak kendi düşüncelerini duyamayabilirler.
İşitme engelli kişiler, iç monologlarını işaretler veya görüntüler aracılığıyla deneyimleyebilirler. Hem bir iç sese hem de iç düşüncelere sahip olmanız ve bunları aralıklarla deneyimlemeniz de mümkündür.
Neden böyle bir yetiye sahip olduğumuz hâlâ gizemini koruyor.
Araştırmacılar, bazı insanların neden bir iç sese sahip olmadığını hâlâ tam olarak anlayamadı. Şimdilik, dorsal akışın olgunlaşmasıyla ilgili olduğunu düşünüyorlar.
Üstelik; bu yetinin neden geliştiği de hâlâ tam anlamıyla çözülememiş olsa da bu karmaşık bağlantıların gelecekteki eylemlerimizi hayal etmemizde ve tahminlerde bulunmamızda önemli bir rol oynadığı aşikâr.