Pek çoğumuz romantik aşk için özlem duyarız. Ancak çok azımız, romantik aşkın zamansız ve evrensel olmanın ötesinde roman ile birlikte ortaya çıkmış modern bir yapı olduğunun farkındayız.
1856 yılında Gustave Flaubert, Madame Bovary kitabında Emma Bovary’nin romantik aşkı ancak kütüphanelerden ödünç aldığı eski kitaplardan öğrendiğini söyler:
“Bu kitaplarda hep aşk ve aşıklardan, ıssız köşklerde bayılan genç kızlardan, yol boyunca öldürülen sürücülerden, her sayfada ölene kadar sürülen atlardan, kasvetli ormanlardan, gönül meselelerinden, yeminlerden, hıçkırıklardan, gözyaşlarından, öpüşmelerden, ay ışığında yüzen sandallardan, korudaki bülbüllerden, aslanlar gibi yiğit, kuzular gibi yumuşak, gerçek olamayacak kadar erdemli, her zaman iyi giyimli ve gözyaşlarına boğulan beylerden söz edilirdi.”
Bununla birlikte sevmenin başka yolları da vardır. Romantik aşka takıntılı hale gelirsek daha istikrarlı olan ve özellikle uzun vadede daha iyileştirici ve tatmin edici olabilecek diğer aşk türlerini ihmal etme riskini almış oluruz.
Antik Yunanlıların aşkı farklı türlerini daha net bir şekilde ayırt etmelerini sağlayan bazı sözcükleri bulunuyordu.
Bu yazıda, her biri ismini Antik Yunancadan almış olan yedi aşk türü için size rehberlik edeceğim.
Bu yedi aşk türü genel olarak özellikle Platon ve Aristoteles’e ve John Alan Lee’nin 1973 basımı Colors of Love kitabına dayanmaktadır
Eros
Eros, cinsel ya da şehvetli aşktır ve modern romantik aşk yapısına en çok benzeyen odur. Yunan mitolojisinde Aşk Tanrısının oklarından birinin neden olduğu bir delilik türüdür. Ok bizi delip geçer ve Paris’in Helen’e olduğu gibi biz de aşık oluruz. Paris ile Helen’in aşkı Truva’nın ve Yunan ordusunun büyük bir kısmının düşmesine yol açar.
Modern çağlarda eros, daha geniş bir yaşam gücüyle birleşerek Schopenhauer’ın arzusuna benzer bir şeye, yani hayatta kalmak ve üremek için çabalamanın kör sürecine dönüşmüştür. Eros ayrıca Logos ile karşılaştırılmış ve Aşk Tanrısı, gözleri bağlı bir çocuk olarak resmedilmiştir.
Philia
Philia’nın ya da arkadaşlığın ayırt edici özelliği, ortak paylaşılan iyi niyettir. Aristoteles, bir insanın diğeri için şu üç nedenden birinden dolayı iyi niyet taşıyabileceğine inanıyordu: diğer kişi faydalıdır; hoştur; ve hepsinin ötesinde iyi, yani akılcı ve erdemlidir. İyilik üzerine kurulu arkadaşlıklar yalnızca karşılıklı yararla değil, aynı zamanda yoldaşlık, güvenilirlik ve dürüstlük ile de ilişkilidir.
Platon için en iyi arkadaşlık, aşıkların birbirleri için duydukları dostluktur. Bu, eros’tan doğmuş bir philia’dır ve bunu güçlendirmek ve geliştirmek için erosa tekrar döndürmek, onu sahip olma arzusundan kendini, ötekini ve dünyayı daha yüksek bir anlayış düzeyi için duyulan ortak bir arzuya dönüştürür.
Gerçek arkadaşlar birbirleriyle gerçek bir şekilde ilişki kurarak ve birbirlerine inançlarının sınırlarını ile yalnız kafa karışıklığından çok daha büyük bir hatadan kaynaklanan karakter kusurlarını öğreterek daha gerçekçi ve daha dolu hayatlar yaşamayı arar. Aslında birbirlerinin terapistidirler ve bu ise hem değişmek hem de değiştirilmek için bir dereceye kadar açıklık, anlaşılırlık ve içgörü sağlayan bir arkadaş bulmaya yardımcı olur.
Storge
Storge ya da aile sevgisi, ebeveynler ve çocukları arasındaki aşkla ilgili bir tür philia’dır. Çoğu philia’dan, özellikle de küçük çocuklarda sevginin tek taraflı ya da asimetrik olma eğiliminde olması nedeniyle farklıdır. Storge genel olarak tanıdıklık ya da bağımlılıktan doğan sevgidir. Eros ve philia ile karşılaştırıldığında kişisel niteliklerimize çok daha az bağlıdır.
Romantik bir ilişkinin başlarında olan kişiler genelde karşılıksız bir storge bekler, ancak yalnızca eros’un ihtiyacını ve bağımlılığını ve şanslılarsa philia’nın olgunluğunu ve verimliliğini bulurlar. Yeteri kadar zaman tanındığında eros, storge’ye dönüşme eğiliminde olur.
Agape
Agape yabancılara, doğaya ya da Tanrı’ya duyulan sevgi gibi evrensel aşktır. Storge’den farklı olarak aileye ve tanıdıklığa bağlı değildir. Hristiyan düşünürler tarafından hayırseverlik olarak da isimlendirilen agape’nin, başkalarının refahı için bencil olmayan modern özgecilik kavramını kapsadığı söylenebilir.
Son araştırmalar, özgeciliği bazı faydalarla ilişkilendiriyor. Özgecil bir davranış kısa vadede bize “yardım ettiğinde iyi hissetme” gibi coşkulu bir duygu sağlar. uzun vadede ise özgecilik, daha iyi zihinsel ve fiziksel sağlık ve hatta daha uzun yaşam ile ilişkilendirilmiştir.
Sosyal düzeyde özgecilik, işbirlikçi niyetlerin ve kaynakların mevcudiyetinin, yani çiftleşme ve ortaklık potansiyelinin bir işareti olarak hizmet eder. Aynı zamanda bir borç hesabı açarak bundan yararlananları, bizim kısmımıza düşenden çok daha değerli olabilecek hediyeler ve iyiliklerle karşılık vermeye teşvik eder.
Agape ya da özgecilik genel olarak bizi koruyan, ayakta tutan ve zenginleştiren psikolojik, sosyal ve elbette çevresel dokuyu oluşturmaya ve sürdürmeye yardımcı olur. Toplumumuzdaki artan öfkeyi ve bölünmeyi ve gezegenimizin içinde bulunduğu durumu göz önüne aldığımızda biraz daha agape ile daha iyi yaşayabiliriz.
Ludus
Ludus, oyuncu ya da adanmamış aşktır. Sataşma ve dans etme ya da daha açık bir şekilde flört etme, baştan çıkarma ve karşılıklı çekim gibi aktiviteleri içerebilir. Ludus’un ortak noktası eğlence ve bazense hiçbir koşul olmaksızın fethetmedir.
Ludus ilişkileri gündeliktir, basittir ve karmaşık değildir; ancak bunlara rağmen çok uzun süreli olabilir. Ludus, her iki taraf da olgun ve kendi kendine yetebilir olduğunda en iyi şekilde işler. Taraflardan biri ludus’u eros ile karıştırdığında sorunlar ortaya çıkar. Aslında ludus, philia ile çok daha uyumludur.
Pragma
Pragma, akla ya da göreve ve kişinin uzun vadeli çıkarlarına dayanan bir tür pratik aşktır. Cinsel çekim, kişisel niteliklerin, uyumlulukların, ortak hedeflerin ve ilişkinin yürümesi için arka planda kalır.
Görücü usulü evliliklerin çok görüldüğü zamanlarda pragma muhtemelen yaygın olmuştur. Pragma, modası geçmiş olmasına ve romantik zıt kutbunda yer almasına rağmen en belirgin haliyle yüksek profilli ünlüler ve politik eşleşmelerde görülür.
Eros ya da ludus olarak başlayan pek çok ilişki, çeşitli storge ve pragma kombinasyonlarıyla son bulur. Pragma, ludus’un karşıtı olarak görünebilir, ancak ikisi birlikte var olabilir ve biri diğerine kontrpuan sağlayabilir. Pragma ilişkisindeki partnerler, en iyi ihtimalle Simone de Beauvoir ve Jean-Paul Sartre veya Vita Sackville-West ve Harold Nicholson’da olduğu gibi görmezden gelmeyi kabul eder.
Philautia
Son olarak ise philautia, sağlıklı ya da sağlıksız olabilen bir öz sevgidir. Sağlıksız bir öz sevgi “hubris”, yani kibir gibidir. Antik Yunan’da insanlar kendilerini tanrının üstünde ya da günümüzdeki bazı politikacılar gibi en büyük iyiliğin üstünde konumlandırırsa kibirle suçlanabilirdi. Antik Yunanlıların çoğu, kibrin yıkıma ya da düşmanlığa yol açtığına inanırdı.
Günümüzde “hubris”, özellikle kendini beğenmişlik ve küstahlıkla birlikte olduğunda kişinin statüsüne, yeteneklerine ya da başarılarına dair abartılmış bir duygu anlamına geliyor. Kibir, gerçekle uyuşmadığı için adaletsizliği, çatışmayı ve düşmanlığı teşvik eder.
Sağlıklı bir öz sevgi ise bilişsel ve hepsinden öte kendi değerimize ilişkin duygusal değerlendirmemiz olan özsaygıya benzer. Hatta içerisinden düşündüğümüz, hissettiğimiz ve kendimizle, başkalarıyla ve dünyayla olan ilişkilerimizi yansıtan matristir.
Günlük dilde “özsaygı” ile “özgüven” genelde birbirlerinin yerine kullanılır. Ancak özsaygı ile özgüven her zaman birlikte bulunmaz. Özellikle çok özgüvenli olmak ve yine de örneğin, pek çok sanatçı ve ünlüde olduğu gibi düşük bir özsaygıya sahip olmak mümkündür.
Sağlıklı bir özsaygıya sahip olan kişilerin kendilerini gelir, statü ya da şöhret gibi dışsal şeylerle desteklemelerine ya da alkol, uyuşturucu ya da seks gibi desteklere yaslanmalarına gerek yoktur. Başarısızlıktan ya da reddedilmekten korkmadıkları için kendilerini projelere ve insanlara adayabilirler. Bu kişiler elbette ki incinir ve hayal kırıklıkları yaşar, ancak başarısızlıkları onlara zarar vermez ve onları azaltmaz. Dayanıklılıkları nedeniyle büyüme deneyimlerine ve ilişkilere açıktırlar, riske karşı toleranslıdırlar, neşe ve sevinç için tetiktedirler ve kendilerini ve başkalarını kabul eder ve affederler.
Sonuç olarak elbette birbirlerine sızmaya ve geçmeye devam eden yeni aşk türü arasında bir tür geçirgenlik vardır.
Platon’a göre aşk, güzeli ve iyi şeyleri hedefler; çünkü güzele ve iyi şeylere sahip olmak mutluluk denen şeydir ve mutluluk, kendi içinde bir amaçtır.
Tüm güzel ve iyi şeyler içerisinde en iyisi, en güzeli ve en güvenilir olanı gerçek ya da bilgeliktir; bu yüzden Platon aşkı bir tanrı olarak değil, bir filozof olarak isimlendirmiştir.