Bindirimden indirime sıra gelmiyor!.. Televizyonlarda yetkililerin açıklamalarını dinlerken ülkenin ve insanımızın geleceği konusunda ne kadar ümitlenirsem, hayatın gerçekleri ile karşılaştığımda ister istemez söylenenler ile yaşananların uyuşmadığını insan net bir şekilde görüyor. Hemen belirteyim ki gönlüm söylenenlerin hayatın gerçekleri ile uyuşmasını arzu ediyor ama maalesef gerçek öyle değil. Hemen her gün bir ürün ya da hizmetin fiyatında artış yaşanıyor. Artışlar düşük de olsa dar ve sabit gelirlilerin gideri sürekli yükseliyor. Bu gidişle dar ve sabit gelirliler korona salgını sona erse bile dışarı çıkamayacak, kendileri için bir harcama yapamayacaklar. Çünkü anne babalar çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamaya yetişmenin yarışı içindeler. Hemen belirteyim ki bunun yadırganacak bir yanı yok. Anne babaların evlatlarına karşı sorumluluğu bizim kültürümüzde ölene kadar devam eder. Her ne kadar yavrularımız 18 yaşına geldiklerinde artık kendilerinin de hakları olduğunu düşünseler de anne babanın sorumluluğu hiç azalmaz.
Yukarıda da belirttiğim gibi yöneticileri dinlerken çizdikleri tablo insanı bir takım hayallere daldırıyor ama, hayatın gerçeği ile karşılaşıldığında, hayal aleminden dünyaya inmek durumunda kalındığında insan kendi kendine sormadan edemiyor, “Bu yetkililer ile dar ve sabit gelirliler aynı ülkede yaşamıyor mu?” Elbette aynı ülkede yaşıyoruz ama aynı şartlarda yaşanmıyor. Söz gelimi ülkemizin çağ atladığını, dünyanın 10 büyük ülkesi arasına girme yarışında olduğu, dolardaki fırlayışın, Türk parasındaki değer kaybının son bulduğunu söylemelerine karşılık, fiyatlarda her gün artış devam ediyor. Söz gelimi Ankara’da son bir hafta içinde otobüs, dolmuş ve metro ücretlerinde artış meydana geldi. Dolmuşlarda 3,50 TL olan en kısa mesafe fiyatı 5 TL’ye çıktı. Otobüsler, metro böyle. Bir öğrenci okuluna gitmek için giderken dolmuş ve metroya binmiş olsa günlük taşıta ödediği ücret 15 TL’yi buluyor. Bu da aylık yaklaşık 450 TL demektir. Servislerden artık söz etmiyorum çünkü fiyatlarda ortaya çıkan artış karşısında insanlar çocuklarını ya kendileri götürüyor ya da dolmuş, otobüs ve metro gibi vasıtalardan faydalanmaya çalışıyorlar.
Bu arada enflasyon en kısa zamanda inişe geçecek, fiyatlarda yükselme değil düşüş söz konusu olacak açıklamalarına, marketlerde yapılan denetimlere rağmen fiyatların sürekli arttığı gerçeği dar gelirlileri, özellikle de emeklileri gerçekten bunalıma itme noktasına gelmiş durumda.
Çünkü en az emekli maaşının 2 bin 500 liraya çıkartılması ile övünenlerin bu para ile nasıl geçinileceğini hiç düşünmedikleri görülüyor. Çünkü insanlar bin 500 lirayla geçinmeye itildiğinde var olan sıkıntının 2 Bin 500 liraya çıkartıldığında refaha kavuşacaklarını sanmak ya da düşünmek gerçekçi bir yaklaşım değildi. Ancak, bu artış politik malzeme yapılmaya çalışılırken çizilen tablo ile bazı emekliler hayal dünyasında yaşamaya davet edilmenin ötesinde bir duruma kavuşmuş değiller. Halbuki, emeklilerin evlerine kapanmadan, dışarı çıkarak arada bir kendilerine ödül vermeleri imkanı olmayanların bulunduğu bir ülkede pembe tablolar çizilmesi, asgari ücretin yarısı kadar bir aylık ile insanların refah içinde yaşayacakları havasının estirilmesi eğer siyasi bir hamle değil ise ekonomik bir sunum hiç değildir. Bu bakımdan ülke yönetiminde söz sahibi olanlar ve bunun ötesinde tuzu kuru bir takım kimseler arada bir bulundukları gezegenden yer yüzüne inerlerse ülkenin gerçeklerini belki algılayabilirler ama oluşturdukları bir çevre içinde çevrelerini saranların eylem ve söylemleri ile algıladıkları ülke gerçekten yaşanan ülke aynı değil.
Bu bakımdan söylediklerinin hayata en kısa zamanda yansıtılması gerekiyor. Bunun için artık fiyatlara bindirimlerin son bulması, bununda ötesinde indirimlerin bir an evvel hayata geçirilmesi gerekiyor. Hemen belirteyim ki, sadece marketlerde değil, hayatın her alanında belki çaktırmadan sürekli zam geliyor. Söz gelimi en ucuz bir çorba bir süre öncesine kadar 10 lira iken ardından 12, daha sonra 13, şimdide 14 TL olmuş durumda. Çorba fiyatı kimseyi ilgilendirmez demek mümkün değil. Çünkü pek çok insan o bir kase çorba ile sabah kahvaltısını halletmeye çalışıyor. Akaryakıta sık sık zam yapılıyor olmasının üzerinde durmaya gerek yok. Çünkü insanlar akaryakıt zamları karşısında arabalarını evlerinin önüne çekerek, toplu taşıma araçları ile işlerine gitmeye başladılar. Bu durum belki şehir trafiğinin rahatlamasına sebep oluyor ama pek çok insan bu salgın döneminde arabalarına binemiyorlar. Bu bakımdan pembe tablolar çizmek yerine insanlara rahat nefes aldıracak adımların atılması gerekiyor.
Milli Gazete
Yukarıda da belirttiğim gibi yöneticileri dinlerken çizdikleri tablo insanı bir takım hayallere daldırıyor ama, hayatın gerçeği ile karşılaşıldığında, hayal aleminden dünyaya inmek durumunda kalındığında insan kendi kendine sormadan edemiyor, “Bu yetkililer ile dar ve sabit gelirliler aynı ülkede yaşamıyor mu?” Elbette aynı ülkede yaşıyoruz ama aynı şartlarda yaşanmıyor. Söz gelimi ülkemizin çağ atladığını, dünyanın 10 büyük ülkesi arasına girme yarışında olduğu, dolardaki fırlayışın, Türk parasındaki değer kaybının son bulduğunu söylemelerine karşılık, fiyatlarda her gün artış devam ediyor. Söz gelimi Ankara’da son bir hafta içinde otobüs, dolmuş ve metro ücretlerinde artış meydana geldi. Dolmuşlarda 3,50 TL olan en kısa mesafe fiyatı 5 TL’ye çıktı. Otobüsler, metro böyle. Bir öğrenci okuluna gitmek için giderken dolmuş ve metroya binmiş olsa günlük taşıta ödediği ücret 15 TL’yi buluyor. Bu da aylık yaklaşık 450 TL demektir. Servislerden artık söz etmiyorum çünkü fiyatlarda ortaya çıkan artış karşısında insanlar çocuklarını ya kendileri götürüyor ya da dolmuş, otobüs ve metro gibi vasıtalardan faydalanmaya çalışıyorlar.
Bu arada enflasyon en kısa zamanda inişe geçecek, fiyatlarda yükselme değil düşüş söz konusu olacak açıklamalarına, marketlerde yapılan denetimlere rağmen fiyatların sürekli arttığı gerçeği dar gelirlileri, özellikle de emeklileri gerçekten bunalıma itme noktasına gelmiş durumda.
Çünkü en az emekli maaşının 2 bin 500 liraya çıkartılması ile övünenlerin bu para ile nasıl geçinileceğini hiç düşünmedikleri görülüyor. Çünkü insanlar bin 500 lirayla geçinmeye itildiğinde var olan sıkıntının 2 Bin 500 liraya çıkartıldığında refaha kavuşacaklarını sanmak ya da düşünmek gerçekçi bir yaklaşım değildi. Ancak, bu artış politik malzeme yapılmaya çalışılırken çizilen tablo ile bazı emekliler hayal dünyasında yaşamaya davet edilmenin ötesinde bir duruma kavuşmuş değiller. Halbuki, emeklilerin evlerine kapanmadan, dışarı çıkarak arada bir kendilerine ödül vermeleri imkanı olmayanların bulunduğu bir ülkede pembe tablolar çizilmesi, asgari ücretin yarısı kadar bir aylık ile insanların refah içinde yaşayacakları havasının estirilmesi eğer siyasi bir hamle değil ise ekonomik bir sunum hiç değildir. Bu bakımdan ülke yönetiminde söz sahibi olanlar ve bunun ötesinde tuzu kuru bir takım kimseler arada bir bulundukları gezegenden yer yüzüne inerlerse ülkenin gerçeklerini belki algılayabilirler ama oluşturdukları bir çevre içinde çevrelerini saranların eylem ve söylemleri ile algıladıkları ülke gerçekten yaşanan ülke aynı değil.
Bu bakımdan söylediklerinin hayata en kısa zamanda yansıtılması gerekiyor. Bunun için artık fiyatlara bindirimlerin son bulması, bununda ötesinde indirimlerin bir an evvel hayata geçirilmesi gerekiyor. Hemen belirteyim ki, sadece marketlerde değil, hayatın her alanında belki çaktırmadan sürekli zam geliyor. Söz gelimi en ucuz bir çorba bir süre öncesine kadar 10 lira iken ardından 12, daha sonra 13, şimdide 14 TL olmuş durumda. Çorba fiyatı kimseyi ilgilendirmez demek mümkün değil. Çünkü pek çok insan o bir kase çorba ile sabah kahvaltısını halletmeye çalışıyor. Akaryakıta sık sık zam yapılıyor olmasının üzerinde durmaya gerek yok. Çünkü insanlar akaryakıt zamları karşısında arabalarını evlerinin önüne çekerek, toplu taşıma araçları ile işlerine gitmeye başladılar. Bu durum belki şehir trafiğinin rahatlamasına sebep oluyor ama pek çok insan bu salgın döneminde arabalarına binemiyorlar. Bu bakımdan pembe tablolar çizmek yerine insanlara rahat nefes aldıracak adımların atılması gerekiyor.
Milli Gazete